Rusların ataları kabul edilen Slavlar, tarihçiler tarafından
Batı, Orta ve Doğu Slavlar olarak üç gruba ayrılmakta, kökenlerinin Kafkaslara,
Orta Avrupa’ya ve Karadeniz’in kuzeyine uzandığı yönünde rivayetler bulunmaktadır.
Slav kavimleri 7. yüzyıldan itibaren bugünkü Rusya’nın
batısında yoğun biçimde yaşamaya başlamış, 855 yılında Novgorod Meclisi,
aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek, kendilerini yönetmek ve dışarıdan gelen
akınlara karşı korumak üzere İskandinavya’dan Rurik adlı Knezi (prens) davet etmiştir.
Novgorod’da kurulan ve ilk Rus devleti olarak kabul edilen Knezlik, Kiev’e
doğru genişlemiş ve Kiev Rusları olarak tanınmıştır.
Kiev Rusları 862 ve 904-907 yıllarında İstanbul’a seferler
düzenlemiş, bu sefereler başarısızlıkla sonuçlansa da Ruslar ile Bizans
İmparatorluğu arasındaki etkileşimi artırmıştır.
Knez Vladimir, 988 yılında Ortodoks Hristiyanlığı kabul
ederek devletin resmi dini haline getirmiş, ilerleyen yıllarda Rus halkı da
kitleler halinde Hristiyanlığı seçmiştir. 1037 yılında Kiev’de İstanbul Patrikhanesi’ne
bağlı olarak kurulan Rus Ortodoks Kilisesi 1589 yılında bağımsız kiliseye
dönüşmüştür.
Rusya, 1223 yılından itibaren Moğol/Tatar hâkimiyetine girmeye
başlamış, 1480 yılına kadar Knezlikler Moğollara ve daha sonra da Altın Orda
Devletine vergi ödemişlerdir. Rus Knezliklerin aralarındaki rekabetler nedeniyle
birlikte hareket etmekte güçlük çektikleri bu dönemde Rus Ortodoks Kilisesi’nin
1299 yılında Kiev’den Moskova’ya nakledilmesinin de etkisiyle öne çıkmaya
başlayan Moskova Knezliği, evlilik, satın alma ve savaşlar yoluyla diğer Rus
Knezliklerinin topraklarını da alarak genişlemiştir.
1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesinin
ardından Moskova Knezliği’nin Ortodoksluğun koruyucusu olduğu ve III. Roma’nın
Moskova tarafından temsil edildiği düşüncesi kabul görmüş, devlet kurumları
güçlendirilerek merkezileşme sağlanmış ve Moskova Knezleri İmparatorun eşiti
sayılan Çar unvanı ile anılmaya başlamışlardır.
Korkunç (Grozni) lakaplı IV. Ivan döneminde (1533-1584) Kazan,
Astrahan ve Sibirya Hanlıklarının fethedilmesiyle birlikte doğuya doğrugenişlemesini
sürdüren Rusya imparatorluk haline gelmiş, bu genişlemenin neden olduğu mali
külfet ve sosyal sorunlar 16. yüzyılın başlarında görülen iç karışıklıklara
zemin hazırlamıştır. IV. Ivan’ın ölümü üzerine başlayan isyan ve karışıklar
Polonya’nın Rusya’yı işgal etmesine neden olmuş, Prens Dmitri Pojarski’nin
önderliğinde direnen Rus halkı Moskova’ya kadar ulaşan Polonya işgalini 1612
yılında sona erdirmiştir. Polonya işgalinin ardından 1613 yılında tüm
eyaletlerin temsilcilerinin katılımıyla toplanan meclis Mihail Romanov’u Çar
ilan etmiş, böylece 300 yıldan fazla sürecek Romanovlar dönemi başlamıştır.
1699 yılında Çar olan ve Büyük Petro olarak anılan I. Petro,
bir dizi reform gerçekleştirerek Rus modernleşmesinin öncülüğünü yapmış, Hollanda’ya
gerçekleştirdiği seyahatlerin de etkisiyle denizciliğe önem vermiş, başkenti
kendi adıyla kurulan St. Petersburg’a nakletmiştir.
Rus İmparatorluğu
Avrupa’da ve Kafkaslarda genişlemesini sürdürmüş, bilhassa Büyük Katerina
olarak anılan Çariçe II. Katerina (1762-1796) döneminde Avrupa’nın büyük
devletlerinden biri haline gelmiştir.
Rusya, Napolyon Savaşları sırasında Fransız ordularının işgaline
uğramış, 1812 yılında Moskova’ya giren Fransız birlikleri 5 hafta sonra geri
çekilmek durumunda kalmış, Rus ordusu 1813 yılında Prusya ordusu ile birlikte
Paris’e kadar ilerlemiştir. Savaş sonrası dönemde Avrupa diplomasisindeki rolünü
güçlendiren Rusya 1814 yılında Prusya, İngiltere ve Avusturya ile birlikte
Dörtlü İttifak’a katılmış, Çar I. Aleksander 1815 yılında toplanan Viyana
Kongresi’nin etkin aktörlerinden biri olmuştur.
Diğer yandan Fransız İhtilaliyle birlikte Avrupa’da yayılan
yeni fikirler Rus toplumunu da etkilemiş, anayasal hükümet kurulması, hak ve
özgürlüklerin geliştirilmesi ve Panslavizm düşüncesi toplumda taban bulmaya
başlamıştır. 1825 yılında Çar I. Aleksander’ın ölümü üzerine büyük oğlu Konstantin
yerine küçük oğlu Nikolay’ın tahta çıkması bazı subaylar tarafından protesto
edilmiş, anayasal monarşi talebi bastırılarak isyancılar Sibirya’ya sürülmüştür.
Aralık ayında meydana gelen bu hadise Dekabrist Ayaklanma olarak anılmaktadır.
1861 yılında serflik kaldırılmış, 1905 yılında Rusya-Japonya Savaşı’nın
ardından yaşanan iç kargaşa ve Kanlı Pazar olarak bilinen olayların ardından,
Rus İmparatorluğu Devlet Duması adıyla kurulan Parlamento toplanmıştır.
Panslavist akımların etkisiyle 19. yüzyılda
Balkanlardaki Slav/Ortodoks milletlerin bağımsızlığı mücadelesine destek veren
Rusya, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olan Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu ile Sırbistan arasındaki gerginlikte Sırbistan’ın yanında yer
almış, İngiltere ve Fransa ile birlikte İtilaf Devletleri blokunu
oluşturmuştur.
Sovyetler Birliği İkinci Dünya Savaşı sırasında 1941 yılında
Mihver Güçleri tarafından işgal edilmiştir. Modern tarihin en uzun kuşatmalarından
biri olan ve 872 gün süren Leningrad (St. Petersburg) Kuşatması ile destansı
savunmasıyla hatırlanan Stalingrad (Volgagrad) Muharebeleri İkinci Dünya
Savaşı’nın en önemli olayları arasında sayılmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası düzende
Sovyetler Birliği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden biri
olmuş, Soğuk Savaş döneminde Doğu Blokunun lideri ve iki süper güçten biri olarak
dünya siyasetinde etkin rol oynamıştır.
1985 yılında Mihail Gorbaçov’un Sovyetler Birliği liderliğine
getirilmesiyle glasnost (açıklık) ve perestroyka (yeniden yapılandırma) olarak
adlandırılan reformlar başlamış, ancak bu reformlar Sovyetler Birliği’nin dağılmasını
önlemeye yetmemiştir.
1991 yılındaki reform karşıtı darbe girişiminin bastırılmasında
önemli rol üstlenen Boris Yeltsin, Sovyet dönemi sonrası Rusya Federasyonu’nun
ilk Devlet Başkanı olmuştur.
Yeltsin, 1999 yılının son günlerinde Devlet Başkanlığı’ndan
istifa ettiğini ve yetkilerini Başbakan Vladimir Putin’e devrettiğini
açıklamıştır.
2000 ve 2004 yıllarında Devlet Başkanlığı seçimlerini
kazanan Putin, anayasa gereği 2008 yılında aday olmamış, 2008-2012 yılları
arasında Devlet Başkanlığı’nı Dmitri Medvedev, Başbakanlığı ise Putin yürütmüştür.
2012 yılında yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerini
kazanan Putin yeniden Kremlin’e dönmüştür. 18 Mart 2018’de gerçekleştirilen
Devlet Başkanlığı seçimleri sonucunda Vladimir Putin % 76,69 oy oranıyla Devlet
Başkanlığı'na dördüncü kez yeniden seçilmiş olup, Devlet Başkanı’nın Mayıs
2024’e kadar görevinde kalması öngörülmektedir.
Sizin Görüşünüz Bizim İçin Değerli!