Type Here to Get Search Results !

11.SINIF 2.ÜNİTE: DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI


11.SINIF 2.ÜNİTE: DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI

11.SINIF 2.ÜNİTE: DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI
1. ROMA KATOLİK KİLİSESİ VE YENİ ÇAĞDA AVRUPA

Hristiyanlığın Ortaya Çıkışı ve Katolik Kilisesi

Hristiyanlığın Ortaya Çıkışı:
Hristiyanlık, M.S. 1. yüzyılda Filistin bölgesinde ortaya çıkan bir din olup İsa’nın öğretilerine dayanır. Başlangıçta Roma İmparatorluğu’nda yasaklanmış olan bu din, takipçilerine yönelik baskılara rağmen hızla yayılmıştır.

Milano Fermanı (313):
Roma İmparatoru Konstantin, Milano Fermanı ile Hristiyanlığı serbest bıraktı. Bu fermanla Hristiyanlara inanç özgürlüğü tanınmış ve kilise örgütlenmesinin önü açılmıştır.

Hristiyanlığın Romanın Resmi Dini Olması (380):
İmparator I. Theodosius, Hristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olarak ilan etti. Böylece kilise, Roma’nın siyasi ve kültürel yapısı içinde daha etkin bir konuma geldi ve güç kazandı.

Katolik Kilisesinin Yükselişi ve Tepki Çeken Yönleri

Katolik Kilisesinin Yükselişi:
Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Katolik Kilisesi, Avrupa’daki otorite boşluğunu doldurarak hem dini hem de siyasi alanda büyük bir güç kazandı. Orta Çağ boyunca Papalık, krallıklar üzerinde etkili oldu ve eğitim, kültür ve siyaseti yönlendirdi.

Tepki Çeken Yönleri:
Kilise, zenginleşip yozlaşmaya başlamış, halktan yüksek vergiler alarak maddi çıkar peşine düşmüştür. Endüljans denilen cennet vaadiyle af belgesi satılması büyük tepkilere yol açmıştır. Aynı zamanda bilimsel gelişmelere karşı çıkması da hoşnutsuzluğu artırdı.

Rönesans Hareketi ve Hümanizm

Rönesans Nedir ve Nerede Ortaya Çıkmıştır?
Rönesans, "yeniden doğuş" anlamına gelir ve 14. yüzyılda İtalya’da başlayan, insanın ve sanatın ön plana çıktığı kültürel bir aydınlanma dönemidir. Orta Çağ’ın karanlık döneminden sonra insan aklına, sanata ve bilime verilen önem artmıştır.

Hümanizm Nedir?
Hümanizm, insanın ve bireyin önemini vurgulayan, insan sevgisini merkeze alan bir düşünce akımıdır. Antik Yunan ve Roma eserlerine dönüş ile ortaya çıkmış ve insanın yaratıcılığını ön plana çıkarmıştır. Hümanist düşünce, Rönesans’ın fikir altyapısını oluşturmuştur.

Burjuvazinin Rönesans’a Katkısı:
Burjuva sınıfı, ticaretle zenginleşen ve şehirlerde yaşayan yeni bir sosyal tabakayı oluşturdu. Sanata ve bilime yatırım yaparak Rönesans’ın yayılmasına katkıda bulundular. Zengin burjuvalar, sanatçılara ve bilim insanlarına sponsor olarak fikirlerin yayılmasını sağladı.

Rönesans ile Ortaya Çıkan Eserler ve Bilim İnsanları

- İtalya: Dante (İlahi Komedya), Machiavelli (Hükümdar)
- Fransa: Montaigne (Denemeler)
- İngiltere: Shakespeare (Kral Lear, Othello, Romeo ve Juliet, Hamlet)
- Almanya: Erasmus (Deliliğe Övgü)
- İspanya: Cervantes (Don Kişot)

Skolastik Düşünce ve Pozitif Bilimlerin Yükselişi

Skolastik Düşünce Nedir?
Skolastik düşünce, kilisenin öğretilerine dayalı, eleştiriye kapalı, dogmatik bir düşünce sistemidir. Bu düşünce, bilimsel ilerlemeleri engellemiş ve bireysel düşünceyi sınırlamıştır.

Pozitif Bilimler:
Rönesans’la birlikte skolastik düşünce zayıflamış ve deney-gözleme dayalı pozitif bilimler gelişmeye başlamıştır. Bu durum, bilimsel devrime zemin hazırlamıştır.

Reform Hareketleri

Reform Neden ve Nasıl Ortaya Çıktı?
Katolik Kilisesi’nin yozlaşmasına karşı ilk tepkiler Almanya’da başladı. Martin Luther, 1517’de Wittenberg’de 95 Tezini yayımlayarak kiliseyi eleştirdi ve Reform hareketlerinin öncüsü oldu.

Protestanlık ve 1555 Augsburg Antlaşması:
Reform ile Katolik Kilisesi’nden ayrılan yeni mezhepler ortaya çıktı. Protestanlık, bireysel inanç özgürlüğünü savundu. 1555 Augsburg Antlaşması, Almanya’da prenslere halkın dini seçiminde serbestlik tanıyarak Reform’un yayılmasını sağladı.

Diğer Reform Hareketleri:
- Fransa: Kalvinizm
- İngiltere: Anglikanizm

Rönesans ve Reform’un Akıl ve Özgür Düşünceye Katkıları

Rönesans ve Reform, bireysel düşünceyi ve eleştirel aklı geliştirdi. Deney ve gözlem yöntemlerine olan ilgi arttı, bu da bilimsel devrimin temelini oluşturdu. Dini dogmalara karşı özgür düşünce teşvik edilerek bilim ve felsefenin önü açıldı.

Sekülerleşme ve Önemi

Sekülerleşme Nedir?
Sekülerleşme, devletin yönetiminde din kurallarının etkisinin azalması ve laik bir yönetim anlayışının benimsenmesidir. Bu anlayış, modern devletlerin oluşmasında önemli bir rol oynamış ve bireysel özgürlüklerin artmasını sağlamıştır.

Coğrafi Keşifler ve Merkantalizm

Merkantalizm Nedir?
Merkantalizm, bir devletin zenginliğinin sahip olduğu değerli madenlerle ölçüldüğünü savunan bir ekonomik teoridir. Coğrafi keşiflerin ardından Avrupa’da yaygınlaşmış ve ülkeler arasında sömürgecilik rekabetini artırmıştır.

Avrupa’da Değişim:
Merkantalist anlayışla Avrupa devletleri, ekonomik güçlerini artırmak için koloniler kurmuş ve deniz aşırı ticareti geliştirmiştir. Bu durum, Avrupa’nın ekonomik ve siyasi yapısını değiştirmiştir.

Sonuç:
Rönesans ve Reform hareketleri, akılcılığı, bireysel özgürlüğü ve bilimi ön plana çıkararak Avrupa’nın modernleşme sürecini başlattı. Sekülerleşme, laik devlet yapısının temellerini atarken, merkantalizm ekonomik yapıyı dönüştürdü. Bu dönemde özgür düşüncenin ve bilimin yayılması, modern dünyaya geçişte kilit rol oynamıştır.

2. WESTFALYA ANTLAŞMASI VE MODERN DEVLETLER HUKUKUNUN ORTAYA ÇIKMASI

30 Yıl Savaşları Nedir?

30 Yıl Savaşları (1618-1648), Avrupa'da Katolikler ve Protestanlar arasında dini sebeplerle başlayan, ancak zamanla siyasi ve ekonomik çıkarların da devreye girdiği bir savaşlar dizisidir. Bu savaşlara başta Alman prenslikleri olmak üzere, Fransa, İspanya, İsveç ve Danimarka gibi birçok devlet katılmıştır.

30 Yıl Savaşlarının Sonuçları:
- Avrupa'nın büyük bir kısmı yıkıma uğradı ve milyonlarca insan hayatını kaybetti.
- Alman toprakları harap oldu ve Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu parçalandı.
- Savaşlar, Avrupa'daki dini ve siyasi dengeleri değiştirdi.

Westfalya Antlaşması (1648) ve Önemi

30 Yıl Savaşları'nı sona erdirmek için imzalanan **Westfalya Antlaşması**, modern uluslararası hukuk kurallarının temellerini atan ilk uluslararası konferans olarak kabul edilir.

Westfalya Antlaşmasının Önemi ve Avrupa’daki Sonuçları:
- Devletlerin dini özgürlüklerine saygı gösterilmesi kabul edildi.
- Katolik ve Protestan devletler arasında barış sağlandı.
- Egemen devlet anlayışı güçlendi ve ulusal sınırlar belirginleşti.
- Laik devlet anlayışının temelleri atıldı ve sekülerleşme süreci hızlandı.

Bilim Devrimi ve Öncü Bilim İnsanları

**Bilim Devrimi**, 16. ve 17. yüzyıllarda bilimsel düşüncenin geleneksel dogmalardan koparak akıl, gözlem ve deney yoluyla ilerlemesini sağlayan büyük bir değişim dönemidir. Bu süreçte astronomi, fizik ve biyoloji gibi alanlarda önemli buluşlar yapıldı.

Bilim Devrimine Katkıda Bulunan Bilim İnsanları:
- **Kepler:** Astronominin prensi olarak bilinen Kepler, gezegenlerin eliptik yörüngeler üzerinde hareket ettiğini keşfetti.
- **Kopernik:** Güneş merkezli evren teorisini ortaya atarak, Dünya’nın evrenin merkezi olduğu görüşünü yıktı.
- **Galileo:** Teleskobu bulan ve astronomik gözlemleriyle Kopernik’in teorilerini destekleyen bilim insanıdır. Engizisyon tarafından yargılanmasına rağmen bilimsel çalışmalarına devam etti.
- **Newton:** Evrensel çekim yasasını keşfeden Newton, fiziğin temellerini attı ve klasik mekanik alanında devrim yarattı.

Buhar Gücü ile Sanayi Devrimi Arasındaki Bağlantı

Buhar gücünün keşfi, Sanayi Devrimi'nin başlangıcını hazırlayan en önemli adımlardan biridir. Buhar makinesi, üretimi hızlandırarak fabrikaların gelişmesine öncülük etmiştir.

Buhar Gücünün Kullanım Alanları:
- Maden ocaklarından suyun tahliyesi
- Buhar gücüyle çalışan trenlerin ve gemilerin geliştirilmesi
- Fabrikalarda üretimin mekanik hale getirilmesi

Pastörizasyon Nedir? Ne İşe Yarar?

Pastörizasyon, gıdaların zararlı mikroorganizmalardan arındırılması için belirli bir sıcaklıkta ısıtılması işlemidir. Bu yöntem, özellikle süt ve meyve suları gibi ürünlerin raf ömrünü uzatır ve gıda güvenliğini sağlar.

Sonuç:
Westfalya Antlaşması, modern devlet anlayışını güçlendirirken, Bilim Devrimi akıl ve gözleme dayalı düşünceyi yaygınlaştırarak insanlık tarihinde büyük bir dönüm noktası olmuştur. Buhar gücünün keşfi ve pastörizasyon gibi yenilikler, Sanayi Devrimi'nin ve modern yaşamın temelini atmıştır.

3. AVRUPADAKİ GELİŞMELER KARŞISINDA OSMANLI DEVLETİ

Coğrafi Keşifler Nedir ve Sonuçları Nelerdir?

Coğrafi Keşifler, 15. ve 16. yüzyıllarda yeni ticaret yolları bulmak ve zenginlik arayışıyla Avrupalı devletlerin denizaşırı keşifler yapmasıdır. Bu keşifler sonucunda Amerika ve Afrika kıtaları keşfedilmiş, Hindistan ve Çin’e yeni yollar açılmıştır. Keşifler, dünya ticaret ağlarını değiştirmiş ve Avrupa merkezli sömürge imparatorluklarının doğmasına yol açmıştır.

Keşiflerde Kim Ne Bulmuştur?
- **Kristof Kolomb:** 1492’de Amerika kıtasına ulaşmıştır.
- **Vasco da Gama:** 1498’de Ümit Burnu’nu geçerek Hindistan’a ulaşmıştır.
- **Macellan:** Dünya etrafında ilk kez seyahat ederek dünyanın yuvarlak olduğunu kanıtlamıştır.

Coğrafi Keşiflerin Yarattığı Fırsatlar:
- Avrupa’da yeni ticaret yolları ve pazarlar açıldı.
- Zenginleşen Avrupa devletleri ekonomik güç kazandı.
- Kilisenin etkisi azaldı, sekülerleşme hızlandı.

Coğrafi Keşifleri Gerçekleştiren Devletler

**İspanya ve Portekiz** ilk keşiflerin öncüsü oldular. Bu devletler Amerika kıtasında koloniler kurarak büyük servet elde ettiler. Ancak zamanla keşiflerde etkinlik **Fransa, Hollanda ve İngiltere** gibi devletlere geçti. Bu ülkeler de Amerika, Afrika ve Asya’da sömürgeler kurarak ekonomik ve siyasi güç kazandılar.

Coğrafi Keşiflerin Osmanlı Devleti'ne Zararları

- Osmanlı’nın İpek ve Baharat Yolları önemini yitirdi ve ticaret gelirleri azaldı.
- Avrupa’dan gelen ucuz mallar nedeniyle Osmanlı ekonomisi zayıfladı.
- **Paranın Değer Kaybetmesi** ile Osmanlı, para sıkıntısı yaşadı ve ekonomik dengeler bozuldu.

Ekonomik Kavramlar

- **Tağşiş:** Değerli metal içeriği azaltılmış para basılmasıdır.
- **Devalüasyon:** Paranın resmi olarak değerinin düşürülmesidir.
- **Enflasyon:** Piyasada mal ve hizmet fiyatlarının sürekli artmasıdır. Coğrafi keşiflerle Avrupa’ya çok miktarda altın ve gümüş akması, enflasyonu artırdı.

Coğrafi Keşifler ile Kapitülasyonlar Arasındaki Bağ

Coğrafi keşiflerle güçlenen Avrupa devletleri, Osmanlı Devleti ile ticari ayrıcalıklar sağlamak için kapitülasyonlar elde etti. **Fransa, Hollanda, İngiltere ve Rusya** gibi devletler, Osmanlı topraklarında serbest ticaret yapma hakkına sahip oldular. Kapitülasyonlar, Osmanlı’nın Avrupa devletlerine karşı ekonomik bağımlılığını artırdı.

Coğrafi Keşiflerle Yeni Ticaret Yollarının Bulunması ve Avrupalı Devletlerin Zenginleşmesinin Osmanlı Ekonomisine Etkileri

Coğrafi Keşifler sonucu Avrupalılar yeni ticaret yolları keşfetti ve zengin maden kaynaklarına ulaştı. Hindistan ve Amerika kıtalarından getirilen altın ve gümüş gibi değerli madenlerle Avrupa devletleri hızla zenginleşti. Bu durum Osmanlı ekonomisi üzerinde şu olumsuz etkilere yol açtı:
- İpek ve Baharat Yolları eski önemini yitirdi, Osmanlı’nın transit ticaretten elde ettiği gelirler azaldı.
- Ucuz Avrupa mallarının Osmanlı pazarlarını doldurması, yerli üretimi olumsuz etkiledi ve ekonomide daralma yaşandı.
- Osmanlı gümrük gelirleri azaldı ve devlet bütçesi açık vermeye başladı.

Fransızlara Verilen Kapitülasyonların Sürekli Hale Getirilmesinin Osmanlı Devleti’ne Etkisi

Osmanlı Devleti, Fransa’ya 1535 yılında kapitülasyonlar (ticari imtiyazlar) verdi. Başlangıçta bu imtiyazlar geçici süreliydi, ancak zamanla sürekli hale getirildi. Bunun Osmanlı üzerindeki olumsuz etkileri şöyle sıralanabilir:
- Kapitülasyonlar sayesinde Avrupalı tüccarlar Osmanlı limanlarında serbest ticaret yapma hakkı kazandı ve Osmanlı tüccarları rekabet gücünü kaybetti.
- Devlet, bu ticaretten yeterince vergi toplayamayarak ekonomik güç kaybına uğradı.
- Avrupalı devletlere verilen kapitülasyonlar, Osmanlı’nın ekonomik bağımlılığını artırdı ve ilerleyen dönemlerde Osmanlı ekonomisi üzerindeki dış etkileri güçlendirdi.

Merkantalist Ekonominin Osmanlı Akçesi Üzerindeki Etkisi

Merkantalizm, Avrupa devletlerinin zenginliği artırmak için altın ve gümüş birikimini hedefleyen ekonomik politikasıdır. Coğrafi Keşifler sonucu Avrupa’ya bol miktarda değerli maden akışı yaşanırken, bu durum Osmanlı ekonomisi üzerinde şu etkileri yarattı:
- Avrupa’daki değerli maden bolluğu, Osmanlı akçesinin değer kaybetmesine yol açtı.
- Osmanlı Devleti, para biriminin değerini koruyabilmek için tağşiş (paranın içindeki değerli metal oranını düşürme) uygulamasına başvurdu.
- Paranın içeriğindeki değerli metal oranının azalması, devalüasyona yol açtı ve Osmanlı pazarında güven kaybı yaşandı.
- Enflasyon arttı ve halkın alım gücü azaldı. Devlet, gelirleri artırmak için tımar sisteminden iltizam sistemine geçmek zorunda kaldı.

Coğrafi Keşifler ve merkantalist ekonomi politikaları, Osmanlı Devleti’ni ciddi şekilde etkiledi. Yeni ticaret yolları ve kapitülasyonlar Osmanlı ekonomisini zayıflatırken, akçenin değer kaybetmesi devletin ekonomik düzenini bozdu. Avrupa devletlerinin ekonomik güçlenmesi karşısında Osmanlı, finansal sıkıntılarla başa çıkmakta zorlandı ve bu durum siyasi zayıflamayı da beraberinde getirdi. Osmanlı’da Uygulanan Ekonomik Sistemler

- **Tımar Sistemi:** Devletin, savaşlarda başarı gösteren askerlere toprak vererek hem tarımı desteklediği hem de asker ihtiyacını karşıladığı sistemdir. Vergi gelirleriyle asker yetiştirilirdi.

- **İltizam Sistemi:** Akçenin değer kaybetmesi ile Osmanlı, nakit paraya ihtiyaç duymaya başladı. Bu sistemde devlet, vergi toplama hakkını açık artırma ile mültezim denilen kişilere devretti.

- **Malikâne Sistemi:** İltizam sisteminin uzun süreli hale getirilmesiyle malikâne sistemi oluşturuldu. Vergi toplama hakkı, yüksek bedeller karşılığında ömür boyu kiralanır hale geldi.

Sonuç:
Coğrafi Keşifler, Osmanlı Devleti’nin ekonomik gücünü azaltırken Avrupa devletlerinin zenginleşmesini sağladı. Bu süreçte Osmanlı ekonomisi, tımar, iltizam ve malikâne sistemleriyle ayakta kalmaya çalıştı ancak Avrupa karşısında giderek zayıfladı.

4. OSMANLI DEVLETİNDE ÇÖZÜLME BELİRTİLERİ

Celali İsyanları Nedir?

Celali İsyanları, 16. ve 17. yüzyıllarda Anadolu’da ortaya çıkan büyük isyanlardır. Bu isyanların temel nedeni, ekonomik sorunlar, tımar sisteminin bozulması ve halkın ağır vergi yükünden şikâyet etmesiydi. Eyaletlerde otorite boşluğu ve yerel yöneticilerin kötü yönetimi de isyanların çıkmasında etkili olmuştur.

Celali İsyanlarının Osmanlı Devleti’ne Zararları
- Anadolu’da huzur ve güvenlik ortamı bozuldu.
- Köyler ve şehirler tahrip edildi, üretim azaldı.
- Devletin askerî ve ekonomik gücü zayıfladı.
- İsyanları bastırmak için büyük harcamalar yapıldı, bu da mali krize yol açtı.

İstanbul (Yeniçeri) İsyanları Nedir?

İstanbul İsyanları, başkentte huzursuzluk çıkaran yeniçerilerin ve halkın gerçekleştirdiği ayaklanmalardır. Yeniçeriler, kendilerine sağlanan ayrıcalıkları kaybetme endişesiyle zaman zaman padişaha karşı ayaklandılar. Devlet yönetimine müdahale ederek padişahların otoritesini sarstılar.

İstanbul İsyanlarının Osmanlı Devleti’ne Zararları
- Padişahların otoritesi zayıfladı, yönetim kargaşası ortaya çıktı.
- Yeniçerilerin devlet işlerine müdahalesi, merkezi otoritenin sarsılmasına neden oldu.
- İsyanlar sırasında halk zarar gördü, huzursuzluk arttı.

II. Osman’ın İdam Edilmesi

II. Osman, (Genç Osman) 1622 yılında yeniçerilerin tepkisi sonucu tahttan indirildi ve idam edildi. Bu olay, padişahın ordusu tarafından öldürülmesi açısından Osmanlı tarihinde önemli bir kırılma noktasıdır.

Çınar Vakası (Vakayı Vakvakiye) Nedir?

Çınar Vakası, 1656 yılında İstanbul’da gerçekleşen bir yeniçeri isyanıdır. İsyan sırasında halkın gözünü korkutmak için 30 kadar devlet adamı çınar ağacına asılarak idam edilmiştir. Bu olay, Osmanlı tarihinin en kanlı isyanlarından biri olarak bilinir.

II. Mustafa’nın Tahttan İndirilmesi

II. Mustafa, 1703 yılında askeri başarısızlıklar ve ordu içinde çıkan huzursuzluklar nedeniyle tahttan indirildi. Padişahın tahttan indirilmesi, Osmanlı’da padişahların tahtta kalma süresinin giderek kısaldığını ve askeri otoritenin yönetim üzerindeki etkisini gösterir.

Patrona Halil İsyanı Nedir ve Sonuçları

Patrona Halil İsyanı, 1730 yılında Lale Devri’nin sonunu getiren bir ayaklanmadır. İsyanın lideri Patrona Halil ve çevresindeki isyancılar, İstanbul’da halkı örgütleyerek saraya yürüdüler ve Padişah III. Ahmed’in tahttan indirilmesini sağladılar.

Patrona Halil İsyanının Sonuçları
- Lale Devri sona erdi, israf ve lüks yaşama karşı bir tepki ortaya çıktı.
- III. Ahmed tahttan indirildi, yerine I. Mahmud geçti.
- Osmanlı Devleti’nde yenilik hareketleri bir süre duraksadı.

Sonuç:
Osmanlı Devleti’nde çıkan Celali ve İstanbul isyanları, hem merkezi otoriteyi zayıflatmış hem de devletin mali ve askerî gücünü zayıflatmıştır. II. Osman’ın idam edilmesi, Çınar Vakası ve Patrona Halil İsyanı gibi olaylar, Osmanlı’daki çözülme belirtilerini gözler önüne sermiştir.

5. OSMANLI DEVLETİNDE ÇÖZÜLMEYİ ÖNLEME ÇABALARI

Osmanlı Devletinin Veraset Sistemi

Osmanlı veraset sistemi, devleti yönetecek padişahın belirlenmesinde zamanla değişiklik göstermiştir. Erken dönemden itibaren Türklerdeki veraset anlayışı şu şekilde şekillenmiştir:
- Devlet, hanedanın ortak malıdır. Bu anlayış, her şehzadenin tahta çıkma hakkı olduğunu savunurdu ve taht kavgalarına yol açardı.
- I. Murat zamanında, devlet, hükümdar ile oğullarının malıdır anlayışı benimsenmiştir. Ancak bu sistem taht mücadelelerini engelleyemedi.
- Fatih Sultan Mehmet döneminde, Kardeş Katli yasallaştırılmış ve devlet, hükümdarın malıdır anlayışı getirilmiştir. Bu sistem, taht mücadelelerini önlemek için kardeşlerin öldürülmesini yasal hale getirdi.
- I. Ahmet zamanında Ekber ve Erşed Sistemi kabul edilmiştir. Bu sisteme göre, hanedanın en büyük ve en akıllı üyesi padişah olur.

Ekber ve Erşed Sisteminin Açıklaması

Ekber ve Erşed Sistemi, hanedanın en büyük (ekber) ve en olgun (erşed) üyesinin tahta çıkmasını öngören bir düzenlemedir. Bu sistemle birlikte şehzadelerin sancaklara gönderilme geleneği sona ermiş ve taht kavgalarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Ekber ve Erşed Sisteminin Faydaları ve Zararları

Faydaları:
- Taht mücadeleleri büyük ölçüde engellenmiştir.
- Padişah değişimleri sırasında kan dökülmesi azalmıştır.
- Merkezi otoriteyi koruma amacı taşımıştır.

Zararları:
- Şehzadelerin devlet yönetiminde deneyim kazanmaları engellenmiştir.
- Tahta çıkan padişahlar, tecrübesiz ve yetersiz olabilmiştir.
- Hanedanın en büyük üyesi her zaman en uygun yönetici olmamıştır.

Lahiya (Risale) Kavramı Nedir?

Lahiya veya risale, Osmanlı Devleti’nde devlet adamlarının yöneticilere sundukları, devletin sorunlarını ve çözüm önerilerini içeren raporlardır. Lahiya, devleti iyileştirmek ve çürüyen kurumları onarmak için yazılmıştır.

Koçi Bey ve Katip Çelebi'nin Lahiya Çalışmaları

IV. Murat döneminde, devletteki bozulmaları ele alan en önemli lahiya yazarları Koçi Bey ve Katip Çelebi olmuştur.
- Koçi Bey yazdığı lahiyalarda, devletin idari ve mali sorunlarını dile getirmiş ve çözüm yolları önermiştir.
- Katip Çelebi, devletin kötüye gidişine dikkat çekerek, Osmanlı bürokrasisinin ve askeri sisteminin reform edilmesi gerektiğini savunmuştur.

Sonuç:
Osmanlı Devleti’nde veraset sisteminin değiştirilmesi ve lahiyaların yazılması, çözülmeyi önlemek amacıyla yapılan önemli girişimlerdir. Ekber ve Erşed Sistemi, taht kavgalarını azaltmış ancak padişahların deneyimsizliğine yol açmıştır. Koçi Bey ve Katip Çelebi’nin raporları, bozulmaya dikkat çekerek reformların gerekliliğini vurgulamıştır. Ancak bu çabalar, Osmanlı Devleti’nin çözülmesini tam anlamıyla engelleyememiştir.

6. LALE DEVRİ (1718-1730)

Lale Devri Nedir?

Lale Devri, Osmanlı Devleti’nin 1718 Pasarofça Antlaşması ile başlayıp 1730 Patrona Halil İsyanı ile sona eren, batılılaşma ve yeniliklerin ön plana çıktığı bir dönemdir. Bu dönemde Osmanlı, Avrupa'nın üstünlüğünü kabul etmiş ve modernleşme yönünde adımlar atmıştır.

Lale Devri ve Önemli Olaylar

- 1718 Pasarofça Antlaşması ile başlayan bu dönemin önde gelen isimleri III. Ahmet ve sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa olmuştur.
- Osmanlı Devleti, Avusturya, Fransa ve Rusya gibi Avrupa ülkelerine elçiler göndermiştir. Bu elçilik faaliyetleriyle Avrupa’daki gelişmeleri yakından izlemek ve yenilikleri Osmanlı’ya taşımak amaçlanmıştır.
- Fransa’ya 28 Çelebi Mehmet gönderilmiş, onun oğlu Said Efendi’nin çabalarıyla Versay Sarayı'nın bir benzeri olan Sadabat Sarayı İstanbul’da inşa edilmiştir.

Lale Devri’nde Gerçekleşen Yenilikler

- İlk Osmanlı Matbaası Kuruldu: Said Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından Osmanlı matbaası kurulmuştur. Bu matbaada ilk basılan eser, Arapça-Türkçe sözlük olan Vankulu Lügatı olmuştur. Matbaanın faydalarını anlatmak amacıyla İbrahim Müteferrika, Vasiletü’t-Tıbba eserini yazmıştır.

- Tercüme Odaları: Avrupa’daki bilimsel ve edebi eserlerin Osmanlıcaya çevrildiği yerler olmuştur. Bu çeviri faaliyetleri, Avrupa'daki bilimsel gelişmelerin Osmanlı’ya taşınmasını sağlamıştır.

- Tulumbacılar Ocağı: Yangınlara daha hızlı müdahale etmek amacıyla kurulan bir itfaiye teşkilatıdır.

- Avrupa Mimarisi: Osmanlı mimarisinde barok ve rokoko tarzlarından esinlenilmiştir.

- Çiçek Aşısı: Osmanlı’da ilk kez uygulanan aşı çiçek aşısı olmuştur. Bu, halk sağlığı açısından önemli bir adım olmuştur.

- Çini Sanatı: Bu sanat Osmanlı döneminde gelişmiş ve özellikle Kütahya ve İznik şehirlerinde yaygınlaşmıştır.

Lale Devri’nin Değerlendirilmesi

Lale Devri, Osmanlı Devleti'nin Avrupa’yı tanıma ve modernleşme yönünde önemli adımlar attığı bir dönemdir. III. Ahmet ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, yenilikçi bir vizyonla Avrupa’dan birçok yeniliği Osmanlı’ya taşımışlardır. Elçilik faaliyetleri ve tercüme çalışmaları sayesinde Osmanlı’nın bilim ve kültür hayatında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bununla birlikte, Avrupa’dan getirilen yenilikler Osmanlı toplumunun her kesiminde aynı heyecanla karşılanmamıştır. Lüks ve israf yaşamına duyulan tepki, 1730’da Patrona Halil İsyanı ile sonuçlanmış ve bu isyan, Lale Devri’ni sona erdirmiştir.

Lale Devri, Osmanlı’da modernleşme arayışlarının başladığı, ancak aynı zamanda toplumda lüks ve israfa yönelimin de arttığı bir dönemdir. Avrupai tarzda mimarilerin yapılması, matbaanın kurulması ve aşı uygulamalarının başlaması gibi gelişmeler, Osmanlı Devleti’nin daha güçlü ve modern bir yapıya ulaşma çabasını göstermektedir. Ancak, bu yenilikler toplumda bazı kesimlerin tepkisiyle karşılaşmış ve bu durum Patrona Halil İsyanı’nın çıkmasına neden olmuştur. Lale Devri, Osmanlı modernleşme tarihinin önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

7. OSMANLI DEVLETİNDE MATBAA

Matbaanın Tarihçesi

Matbaa, insanlık tarihindeki en önemli buluşlardan biridir. İlk kez Çinliler tarafından geliştirilmiş, taş baskı teknikleriyle kitaplar çoğaltılmıştır. Ancak, modern anlamda ilk hareketli matbaa, 1455 yılında Johannes Gutenberg tarafından icat edilmiştir. Gutenberg’in matbaası, Avrupa’da kitap üretimini hızlandırmış ve bilgiye erişimi kolaylaştırmıştır.

Osmanlı topraklarında ise matbaa, 1493 yılında Yahudiler tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra 1567 yılında Ermeniler matbaa kurmuş ve Ermenice eserler basmıştır. Müslümanlar tarafından ilk Osmanlı matbaası ise 1728 yılında Said Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından kurulmuştur.

Matbaanın Rönesans ve Reform Hareketlerine Etkileri

Matbaa, Rönesans ve Reform hareketlerinin yayılmasında büyük rol oynamıştır. İşte matbaanın bu dönemdeki olumlu etkileri:

- Bilginin Yayılması: Matbaanın icadıyla kitapların kopyalanması kolaylaştı ve daha fazla insan bilgiye erişebildi. Bu durum, bireylerin eğitim düzeyini artırarak düşünce hayatında bir aydınlanma başlattı.

- Rönesans Düşüncesinin Yayılması: Rönesans döneminde matbaa sayesinde sanat, bilim ve felsefe alanında yazılan eserler hızla yayıldı. Antik Yunan ve Roma eserleri yeniden keşfedilerek Avrupa genelinde okundu.

- Reform Hareketleri: Matbaa, Martin Luther’in yazılarını geniş kitlelere ulaştırarak Reform hareketlerinin Avrupa’ya yayılmasına katkıda bulundu. Dinî metinler halkın diline çevrildi ve halk kendi inancını sorgulamaya başladı.

- Fikir Özgürlüğünün Artması: Bilginin kolay erişilebilir hale gelmesi, dogmatik düşünceye karşı eleştirilerin artmasına neden oldu. Böylece özgür düşünce ortamı oluştu ve bilimsel gelişmelere zemin hazırlandı.

Değerlendirme

Matbaanın icadı, dünya tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. Matbaanın yayılmasıyla birlikte bilgi artık yalnızca elit kesimlerin tekelinden çıkarak geniş halk kitlelerine ulaşmıştır. Bu durum, Rönesans ve Reform hareketlerinin gelişmesini hızlandırmıştır. Rönesans döneminde matbaa sayesinde sanat ve bilim eserleri yaygınlaşmış, Reform döneminde ise kilisenin otoritesi sorgulanmıştır.

Matbaa, düşünce özgürlüğünü desteklemiş ve Avrupa’da aydınlanma sürecini başlatmıştır. Osmanlı’da geç kurulmasına rağmen, matbaa sayesinde bilimsel ve kültürel gelişmeler takip edilmeye başlanmıştır. Osmanlı matbaasında ilk basılan eser olan Vankulu Lügatı, matbaanın eğitim ve kültür hayatına olan katkısının ilk örneklerinden biridir. Matbaanın geç kullanılması, Osmanlı’nın bilim ve kültür hayatında Avrupa’dan geri kalmasına neden olmuş olsa da bu buluş, modernleşme yolunda önemli bir adım olmuştur.

8. OSMANLI DEVLETİNDE İLİM İRFAN İNSANLARI

Dini İlimler Nedir ve Örnekleri

Dini ilimler, İslam dinini anlamaya ve yorumlamaya yönelik bilgi dallarıdır. Bu ilimler, İslam'ın temel kaynaklarını incelemek, ibadetleri düzenlemek ve dini hükümleri belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. İşte bazı önemli dini ilimler:

- Tefsir: Kur’an-ı Kerim’in açıklanması ve yorumlanmasını konu alan ilimdir.
- Hadis: Hz. Muhammed’in söz, fiil ve onaylarının incelendiği ilim dalıdır.
- Fıkıh: İbadetler, muamelat (hukuki işlemler) ve toplumsal düzenlemeleri ele alan İslam hukuku ilmidir.
- Kelam: İslam inanç esaslarını ve itikadi meseleleri akli ve nakli delillerle inceleyen ilimdir.

Pozitif Bilimler Nedir ve Örnekleri

Pozitif bilimler, doğayı ve evreni anlamak amacıyla gözlem ve deney yöntemine dayanan bilgi dallarıdır. Bu bilimler, akıl ve mantık yoluyla dünyayı anlamayı hedefler. Osmanlı döneminde önem verilen bazı pozitif bilimler:

- Matematik: Sayısal işlemler ve geometrik hesaplamaları inceleyen bilim dalıdır.
- Astronomi: Gök cisimlerinin hareketlerini inceleyen bilimdir.
- Tıp: İnsan sağlığı ve hastalıkların tedavisiyle ilgilenen bilim dalıdır.

Medresenin İlim İçin Önemi ve Tarihçesi

Medrese, İslam dünyasında eğitim ve öğretimin en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Medreseler, hem dini ilimlerin hem de pozitif bilimlerin öğretildiği eğitim kurumları olarak öne çıkmıştır. Osmanlı döneminde medreseler, nitelikli kadrolar yetiştirilmesi ve devlet yönetiminin güçlendirilmesi açısından büyük öneme sahip olmuştur.

İlk Osmanlı medresesi, 1331 yılında Orhan Bey tarafından İznik’te kurulmuştur. Bu medrese, Osmanlı’da eğitimin temellerini atarak, ilim adamlarının yetişmesine ve eğitim sisteminin gelişmesine öncülük etmiştir.

Osmanlı Medreselerinde Hangi Dersler Okutulurdu?

Osmanlı medreselerinde hem dini hem de pozitif bilimler okutulmuştur. İşte medreselerde okutulan bazı dersler:
- Dini İlimler: Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam
- Pozitif Bilimler: Matematik, Astronomi, Tıp, Mantık
- Dil Eğitimi: Arapça, Farsça ve Osmanlıca dersleri de verilirdi.

Katip Çelebi Kimdir?

Katip Çelebi, Osmanlı’nın 17. yüzyılında yaşamış önemli bir bilim insanıdır. IV. Murat döneminde yaşamış olan Katip Çelebi, hem dini hem de pozitif bilimler alanında eserler vermiştir. Farklı ilim dallarında bilgi sahibi olan Çelebi, yazdığı eserlerle Osmanlı’da ilim ve irfanın gelişmesine büyük katkılar sağlamıştır.

- Cihannüma: Coğrafya alanında kaleme aldığı ve dünya coğrafyasını tanıttığı önemli bir eserdir.
- Keşfü’z-Zünun: İslam dünyasında yazılmış eserleri tanıtan ve bibliyografik bilgi sunan bir çalışmadır.
- Fezleke: Osmanlı tarihi ve devlet yönetimine dair yazdığı önemli eserlerden biridir.

Katip Çelebi, yazdığı eserlerle sadece Osmanlı dünyasında değil, Avrupa’da da tanınmış ve bilim dünyasında saygınlık kazanmıştır. Onun eserleri, Osmanlı’nın bilgi birikimini ve ilme olan bağlılığını yansıtmaktadır. Hem devlet yönetiminde hem de eğitim alanında önemli fikirler sunarak, Osmanlı ilim hayatına kalıcı katkılar yapmıştır.

9. IV. MURAT (BAĞDAT FATİHİ)

IV. Murat Kimdir?

IV. Murat, Osmanlı padişahlarından I. Ahmet’in oğludur ve 1623-1640 yılları arasında Osmanlı tahtında kalmıştır. Dönemi, Osmanlı tarihindeki diğer dönemlerden farklı olarak sert ve disiplinli yönetim tarzıyla öne çıkar. IV. Murat, devletin içinde bulunduğu Duraklama Dönemi’nde yükselişi sağlayan bir padişah olarak bilinir.

IV. Murat Dönemini Farklı Kılan Özellikler

IV. Murat, devletin iç düzenini sağlamak amacıyla katı yasaklar uygulamıştır. İstanbul’da kahvehaneleri kapattırmış, tütün, içki ve kahve içilmesini yasaklamıştır. Ayrıca, asayişi sağlamak için geceleri fenersiz dışarıya çıkmayı da yasaklamıştır. Bu kurallarla halkın disipline edilmesini ve devletin otoritesinin sağlanmasını amaçlamıştır.

Koçi Bey ve Katip Çelebi’nin Risaleleri

IV. Murat, devletin kötüye gidişatıyla ilgili olarak dönemin önemli alimlerinden Koçi Bey ve Katip Çelebi’den raporlar (lahiyalar) hazırlamalarını istemiştir. Koçi Bey ve Katip Çelebi, devletin bozulan yapısını, rüşvet, liyakatsizlik ve mali zorluklarla ilgili sorunları ele almışlardır. Bu risalelerde, devletin eski gücüne kavuşabilmesi için reformların gerekliliği üzerinde durulmuştur. Özellikle Koçi Bey’in Lahiyası, yönetim kadrosunun liyakat esasına göre düzenlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.

IV. Murat’ın Revan ve Bağdat Seferleri

IV. Murat, Osmanlı Devleti'nin doğu sınırlarını korumak ve Safevilere karşı üstünlük sağlamak amacıyla önemli seferler düzenlemiştir. 1635 yılında Revan Seferi’ni düzenleyerek Revan Kalesi’ni ele geçirmiştir. Ardından 1638 yılında Bağdat Seferi ile Osmanlı ordusu Bağdat’ı fethetmiş ve bu zafer IV. Murat’a “Bağdat Fatihi” unvanını kazandırmıştır.

Kösem Sultan ve IV. Murat Dönemindeki Etkisi

IV. Murat’ın annesi Kösem Sultan, Osmanlı sarayında büyük nüfuza sahip bir sultandır. IV. Murat’ın küçük yaşta tahta çıkmasıyla birlikte, Kösem Sultan bir süre devlet yönetiminde etkili olmuştur. Ancak IV. Murat yaş aldıkça kendi otoritesini kurmuş ve annesinin etkisini sınırlamıştır. Yine de Kösem Sultan, devlet içindeki önemli güç odaklarından biri olmaya devam etmiştir.

IV. Murat Dönemi Hakkında Değerlendirme

IV. Murat dönemi, Osmanlı tarihinin en disiplinli ve sert yönetimlerinden biri olarak bilinir. Devletin otoritesini yeniden tesis etmek ve asayişi sağlamak amacıyla uyguladığı yasaklar, halk arasında tepki çekmiş olsa da kısa vadede düzenin sağlanmasına katkı yapmıştır. Revan ve Bağdat fetihleriyle doğu sınırlarını güçlendiren IV. Murat, Osmanlı’nın askeri prestijini artırmıştır. Ancak katı yönetim anlayışı nedeniyle uzun vadede halkla devlet arasındaki bağlar zayıflamıştır.

IV. Murat, aynı zamanda Koçi Bey ve Katip Çelebi gibi alimlerin raporları doğrultusunda devletin sorunlarına çözüm arayarak reform çabalarında bulunmuştur. Onun dönemindeki katı disiplin ve askeri başarılar, Osmanlı Devleti’nin Duraklama Dönemi’nde bir nebze de olsa yükselme yaşamasına olanak sağlamıştır. Bu yönleriyle IV. Murat, tarihte güçlü ve reformcu bir padişah olarak hatırlanmaktadır.



FARKLI ÖĞRENME ETKİNLİKLERİ

FARKLI ÖĞRENME ETKİNLİKLERİ

11.Sınıf Tarih, 2. Ünite ile İlgili Etkinlikler





Yorum Gönder

0 Yorumlar