Devrimler Çağında Değişen Devlet-Toplum İlişkileri (Tarih 11, 3.Ünite)

Admin
By -
0

Sınavlara hazırlanırken, doğru kaynaklarla çalışmak başarının en önemli anahtarıdır.

Sınav yolculuğunda ihtiyacın olan tüm bilgiler burada seni bekliyor;

Şimdi hedeflerine emin adımlarla ilerle!


Devrimler Çağında Değişen Devlet-Toplum İlişkileri (Tarih 11, 3.Ünite)

11. SINIF TARİH, 3. ÜNİTE:
Devrimler Çağında Değişen Devlet-Toplum İlişkileri

A. FRANSIZ İHTİLALİ (1789)

Fransız İhtilali Nedir?
Fransız İhtilali, 1789 yılında Fransa'da halkın monarşiye, aristokrasiye ve mutlakiyete karşı başkaldırarak özgürlük, eşitlik ve adalet temelli bir düzen kurmak amacıyla gerçekleştirdiği büyük bir toplumsal devrimdir. İhtilal, yalnızca Fransa’nın siyasi yapısını değil, tüm dünyayı etkileyen bir değişim sürecini başlatmıştır. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkeleri, Fransız Devrimi'nin simgeleridir.


Fransız İhtilali’nin Başlaması ve Gelişimi
Fransız İhtilali, 1789 yılında Paris’te halkın ayaklanması ve Bastille Hapishanesi'nin basılması ile başlamıştır. Bu olay, monarşiye karşı büyük bir direnişin simgesi haline gelmiştir. İhtilalin başlamasının ardından Fransız halkı, soylu sınıfın imtiyazlarına, feodal düzene, mutlakiyetçi yönetim şekline ve adaletsiz vergi sistemine karşı bir mücadele başlatmıştır. 1789’da İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ilan edilmiş ve devrim sonrası Fransa’da Cumhuriyet rejimi kurulmuştur.


Fransız İhtilali’nin Nedenleri ve Sonuçları
- Nedenleri:
- Sosyal Adaletsizlik: Fransa'da soylular, kilise ve kraliyet ayrıcalıklara sahipken, halk ağır vergilerle eziliyordu.
- Ekonomik Sıkıntılar: Savaş harcamaları ve israf nedeniyle Fransa ciddi bir mali krize girmişti.
- Aydınlanma Fikirleri: Rousseau, Voltaire gibi düşünürler özgürlük, eşitlik, demokrasi fikirlerini yayarak halkı bilinçlendirdiler.
- Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın Etkisi: Fransız halkı, Amerika’daki özgürlük hareketlerinden etkilenerek benzer taleplerle hareket etmeye başladı.


- Sonuçları:
- Mutlak Monarşinin Yıkılması: Monarşi sona erdi ve Cumhuriyet ilan edildi.
- Feodal Sistemin Sona Ermesi: Soyluların ve kilisenin ayrıcalıkları kaldırıldı.
- Ulus Devletlerin Ortaya Çıkması: Fransız İhtilali'nin getirdiği milliyetçilik akımı tüm Avrupa’ya yayıldı ve ulus devletler kurulmaya başladı.
- Hukuki Reformlar: İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile vatandaşların eşitliği ve özgürlüğü resmî olarak kabul edildi.

Fransız İhtilalinin Öncesi ve Fransız İhtilali Sırasında Genel Bilgilendirme
Fransız İhtilali öncesinde, Fransa mutlak monarşi ile yönetilen bir ülkeydi ve feodal yapı hakimiyetini koruyordu. Halk arasında ciddi sınıf ayrımları vardı ve kraliyet ailesi lüks içinde yaşarken, halk açlık ve sefalet içindeydi. İhtilal sırasında bu toplumsal tabakalaşmaya karşı bir başkaldırı olmuş ve halk, özgürlük, eşitlik, kardeşlik taleplerini haykırmıştır. İhtilal sırasında giyotin, Devrim Mahkemeleri ve Terör Dönemi gibi olaylar yaşanmış; halk ayaklanmaları ve siyasi cinayetlerle dolu sancılı bir süreç geçirmiştir.


Fransız İhtilalinden Sonra Dünyada Neler Değişmiştir? Genel Bir Değerlendirme
Fransız İhtilali, dünyada demokrasi, insan hakları ve ulus devlet anlayışının yayılmasına öncülük etmiştir. Avrupa’da monarşi karşıtı akımlar güçlenmiş, bağımsızlık hareketleri artmış ve yeni anayasalar yapılmıştır. Milliyetçilik akımı, İtalya ve Almanya’nın birleştirilmesine yol açmıştır. Modern hukuk sistemlerinin temelleri atılmış, demokratik yönetim biçimleri dünya genelinde benimsenmeye başlanmıştır.


Fransız İhtilali’nin Osmanlı Devleti’ne Etkileri
Fransız İhtilali’nin milliyetçilik etkisi, Osmanlı Devleti'nde önemli ayrılıkçı hareketlerin başlamasına yol açmıştır. Osmanlı Devleti, çok uluslu yapısı nedeniyle milliyetçilik akımlarından olumsuz etkilenmiş ve özellikle Balkanlardaki azınlık isyanları bu süreçte hız kazanmıştır. Osmanlı Devleti’nde merkezi otoriteyi güçlendirme çabaları artmış ve Tanzimat ile Islahat Fermanları gibi yenilik hareketleri bu bağlamda gerçekleştirilmiştir.


Fransız İhtilali’nin Osmanlı Devleti’ne Özel Etkileri (Sırplar ve Yunanlılar)
- Sırplar:
- Kara Yorgi Önderliğinde İsyan: Fransız İhtilali’nin etkisiyle Sırplar 1804’te Kara Yorgi liderliğinde Osmanlı’ya karşı ayaklandılar.
- Bükreş Antlaşması: 1812 yılında imzalanan Bükreş Antlaşması ile Sırplar özerk bir yönetim elde ettiler ve Osmanlı Devleti'nden bağımsızlık yolunda ilk adımı attılar.


- Yunanlılar:
- Mora İsyanı: 1821 yılında Mora Yarımadası’nda Yunanlılar bağımsızlık için Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandılar.
- Mehmet Ali Paşa’nın Yardımı: Osmanlı, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardım alarak isyanı bastırmaya çalışsa da dış müdahalelerle Yunan isyanı desteklendi.
- Navarin Baskını: 1827 yılında İngiliz, Fransız ve Rus donanmaları Navarin Limanı’nda Osmanlı donanmasını imha etti.
- Edirne Antlaşması: 1829 yılında imzalanan Edirne Antlaşması ile Yunanistan bağımsız bir devlet olarak tanındı.


B. GELENEKSEL ÜRETİM TARZINDAN ENDÜSTRİYEL ÜRETİME GEÇİŞ

1. Geleneksel Üretim Nedir? Endüstriyel Üretim Nedir?
- Geleneksel Üretim: El işçiliği ve insan gücüne dayanan, çoğunlukla küçük atölyelerde ya da evde yapılan üretim şeklidir. Bu tarz üretimde verimlilik düşüktür, üretim kapasitesi sınırlıdır, süreçler yavaş işler, kalite de ustalık derecesine göre değişir. Geleneksel üretim, bir köy ya da kasaba gibi yerel pazarlara hitap eder ve genellikle küçük ölçeklidir.
- Endüstriyel Üretim: Sanayi Devrimi ile başlayan bu üretim şekli, makineler ve seri üretim bantlarıyla yapılan üretimi ifade eder. Buhar gücü, elektrik ve petrol gibi enerji kaynaklarının kullanımıyla üretim hızlanmış, verimlilik artmış ve daha geniş pazarlara hitap edebilmiştir. Endüstriyel üretim ile büyük fabrikalar kurulmuş, iş gücüne olan ihtiyaç farklılaşmış ve iş bölümü önem kazanmıştır.


2. Endüstriyel Üretimin Gerçekleşme Aşamaları
- Sanayi Devrimi: Buhar gücü gibi yeni enerji kaynaklarının bulunması ve makinelerin icadıyla üretimde devrim yaşanmıştır. İlk etapta dokuma sanayisinde kullanılmış, daha sonra diğer sektörlere yayılmıştır.
- Makineleşme ve Fabrikalaşma: Üretimde el işçiliği yerini makinelerle seri üretime bırakmış, fabrikalar artmış, üretim daha geniş çaplı hale gelmiştir.
- Teknolojik Gelişmeler: Buhar makineleri ve elektrik gibi enerji kaynakları üretim süreçlerini hızlandırmış, verimlilik artmıştır. Ayrıca demiryolu ve gemi gibi ulaşım araçlarının gelişimi, hammaddelerin fabrikalara taşınmasını kolaylaştırmış ve pazarlara erişimi hızlandırmıştır.


3. Buhar Makinesi ve Benzinle Çalışan İlk Traktörün Üretime Etkisi
- Buhar Makinesi: 18. yüzyılda James Watt’ın geliştirdiği buhar makinesi, üretimde insan ve hayvan gücünün yerini alarak makinelerin kullanımını yaygınlaştırmıştır. Bu sayede üretim hızlanmış, üretim maliyetleri azalmış ve üretim miktarı artmıştır.
- Tarımda Mekanizasyon: 1892’de ABD’de üretilen benzinle çalışan ilk traktör, tarımda hayvan gücüne bağımlılığı azaltarak verimliliği artırmıştır. Hayvanların çektiği makineler yerini benzinle çalışan traktörlere bırakmış, tarımsal üretimde de mekanizasyon hızlanmıştır.


4. Dokuma Fabrikaları
Sanayi Devrimi'nin öncüsü olan dokuma sanayisi, makinelerle üretim yapılan ilk sektörlerden biridir. Özellikle İngiltere’de dokuma fabrikalarının kurulmasıyla iş gücü gereksinimi artmış, kadın ve çocuk işçiler de fabrikalarda çalışmaya başlamıştır. Dokuma fabrikaları, aynı zamanda seri üretimin gelişmesine öncülük etmiş, kırsal nüfusun kentlere göç etmesine yol açarak sosyal yapıyı değiştirmiştir.


5. Geleneksel Üretim ile Endüstriyel Üretimi Karşılaştıran Genel Bir Değerlendirme
- Üretim Şekli: Geleneksel üretimde el işçiliği ön plandayken, endüstriyel üretimde makinelerle seri üretim yapılır.
- Verimlilik: Endüstriyel üretim geleneksel üretime göre çok daha verimlidir; aynı zamanda daha fazla ürünü daha hızlı bir şekilde piyasaya sürmeyi sağlar.

- Maliyetler: Geleneksel üretim yüksek maliyetliyken endüstriyel üretim maliyetleri düşürür.
- Kalite Kontrol: Geleneksel üretimde kalite ustanın yeteneklerine bağlıdır; endüstriyel üretimde ise standart ürünler elde edilebilir.


6. Endüstriyel Üretime Geçişle Neler Değişmiş?
- Üretimde iş bölümü artmış, fabrikalarda çalışan işçi sayısı artmış, işçi sınıfı doğmuştur.
- Şehirleşme hızlanmış, kırsal alanlardan kentlere göçler başlamış ve büyük şehirler gelişmiştir.
- Üretim maliyetlerinin azalmasıyla, ürünler daha geniş kitlelere ulaşmış, tüketim toplumu oluşmaya başlamıştır.
- Ulaşım ve iletişim alanında büyük yenilikler yaşanmış, hammaddelerin fabrikalara ve ürünlerin pazarlara ulaşımı hızlanmıştır.


7. Sanayi Devrimi’nin Sosyal ve Ekonomik Hayata Etkileri
- Sosyal Değişim: İşçi sınıfının ortaya çıkması, çalışma koşulları üzerine tartışmaların başlamasına ve işçi hakları için mücadelelerin doğmasına yol açmıştır.
- Ekonomik Değişim: Yeni sanayi sektörleri ekonomiyi büyütmüş, kapitalizmin güçlenmesine yol açmıştır. Zenginlik işveren sınıfı arasında yoğunlaşmış, ekonomik sınıf farklılıkları artmıştır.


8. Endüstriyel Üretimin Osmanlı Devleti’ne Etkileri
- Olumlu Etkiler: Sanayi Devrimi’ne ayak uydurmak için Osmanlı’da fabrikalar kurulmuş, çeşitli modernleşme girişimleri başlatılmıştır. Demiryolu ağlarının genişlemesi, taşımacılığı hızlandırmış, ticaretin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
- Olumsuz Etkiler: Avrupa’daki sanayileşmenin gerisinde kalan Osmanlı, ekonomik olarak dışa bağımlı hale gelmiş ve dış ticaret dengesi bozulmuştur. Yerli üreticiler Avrupalı ürünlerle rekabet edememiş, yerel ekonomiler zarar görmüştür. Osmanlı toplumunda geleneksel üretim yapılarına bağlı kalma eğilimleri, endüstriyel üretime uyum sağlamayı zorlaştırmıştır.


C. MUTLAKİYETÇİ MONARŞİDEN ANAYASAL MONARŞİYE

1830-1848 İhtilalleri Nedir? Bu İhtilallerin Demokrasi Tarihindeki Önemi:
1830 ve 1848 yıllarındaki ihtilaller, Avrupa’da mutlakiyetçi yönetimlere karşı halkın özgürlük, eşitlik ve adalet talepleriyle başlattığı devrimsel hareketlerdir. 1830 İhtilali, özellikle Fransa’da Bourbon Hanedanı’na karşı yapılmış olup özgürlük ve anayasa taleplerini gündeme getirmiştir. 1848 İhtilalleri ise birçok Avrupa ülkesinde daha geniş çapta gerçekleşmiş, sınıfsal taleplerin de öne çıktığı ve burjuva sınıfının güçlenmesini sağlayan devrimlerdir. Bu ihtilaller, anayasal monarşilerin ve demokratik yönetimlerin yaygınlaşmasına katkı sağlayarak Avrupa’da demokrasi tarihine yön vermiştir.


Mutlakiyetçi Monarşi Nedir?
Mutlakiyetçi monarşi, yönetim yetkilerinin tek bir kişinin, yani kralın veya hükümdarın elinde toplandığı bir yönetim biçimidir. Bu sistemde, hükümdarın yetkileri yasama, yürütme ve yargıyı kapsayacak şekilde sınırsızdır ve halkın yönetimde söz hakkı yoktur. 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da yaygın olarak görülen bu yönetim şekli, halkın özgürlük taleplerinin artmasıyla sarsılmış ve zayıflamıştır.


Anayasal Monarşi Nedir?
Anayasal monarşi, hükümdarın yetkilerinin anayasayla sınırlandırıldığı bir yönetim biçimidir. Bu sistemde hükümdar sembolik bir figür olarak kalırken, yasama ve yürütme yetkileri anayasa ile belirlenmiş kurumlara devredilir. Anayasal monarşinin ilk örneklerinden biri, 3 Mayıs 1791 tarihli Polonya Anayasası ile ortaya çıkmıştır. Bu anayasa, hükümdarın yetkilerini sınırlayan ve halka belirli haklar tanıyan ilk modern, yazılı anayasalardan biridir.


Mutlakiyetçi Monarşiden Anayasal Monarşiye Geçişin Genel Değerlendirmesi:
Mutlakiyetçi monarşiden anayasal monarşiye geçiş, genellikle halkın özgürlük, eşitlik ve adalet taleplerinin artmasıyla hız kazanmıştır. Fransız Devrimi (1789) ve onu izleyen Avrupa’daki çeşitli devrim hareketleri, mutlakiyetçi yönetimlerin güç kaybetmesine neden olmuştur. Bu süreçte, hükümdarların yetkilerinin sınırlandırılması ve halkın yasama organında temsil edilmesi yönünde talepler artmıştır. Avrupa’da özellikle 19. yüzyılda hızlanan bu değişim, birçok ülkede anayasal monarşilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.


Anayasal Monarşinin Olumlu ve Olumsuz Tarafları:
Anayasal monarşi, halkın yönetime katılımını artıran, hükümdarın yetkilerini sınırlandıran ve temel hakların güvence altına alındığı bir sistem olarak birçok avantaj sunar. Ancak, bazı olumsuz tarafları da vardır:
- Olumlu Yönler: Temsili demokrasinin gelişmesi, halkın bazı haklarının anayasal güvence altına alınması, yasaların anayasa çerçevesinde uygulanması, hükümdarın keyfi uygulamalarının önlenmesi.
- Olumsuz Yönler: Güçlü bir liderlik eksikliği yaşanması, bazı ülkelerde anayasal reformların uygulanamaması veya hükümdarın sembolik olsa bile müdahale etme hakkının olması, halkın beklentilerinin karşılanamaması durumunda siyasi karışıklıkların yaşanabilmesi.


Anayasal Monarşinin Osmanlı Devletinde Ortaya Çıkması:
Osmanlı Devleti’nde anayasal monarşiye geçiş süreci, Tanzimat ve Islahat Fermanları gibi 19. yüzyıl reform hareketleriyle başlamış ve özellikle I. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte anayasal yönetim anlayışı resmileşmiştir. 1876 yılında ilan edilen Kanun-i Esasi, Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olup, padişahın yetkilerini sınırlandıran ve Meclis-i Mebusan’ı (parlamento) kuran bir belgedir. Ancak, anayasal monarşiye geçiş tam anlamıyla başarılı olamamış, çeşitli iç ve dış etkenler sebebiyle anayasal süreç kesintiye uğramıştır. Osmanlı Devleti'nde anayasal monarşi, Meşrutiyet’in ilanıyla halkın yönetime katılımı açısından önemli bir adım olsa da, otoriter yönetim anlayışı tam anlamıyla terk edilememiştir.


Ç. SÖMÜRGECİLİKTEN KÜRESEL KAPİTALİZME

1. Sömürgecilik Nedir ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
Sömürgecilik, bir devletin başka bir milletin topraklarını ele geçirerek kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarına hizmet eden bir düzen kurmasıdır. Bu süreçte, sömürge haline getirilen ülkelerin doğal kaynakları, işgücü ve pazarları, sömürgeci devletlerin çıkarlarına yönelik olarak kullanılır. Sömürgecilik, Batı Avrupa’da Coğrafi Keşifler dönemiyle ivme kazanmıştır. İspanya ve Portekiz gibi ülkelerin deniz yolculukları sayesinde yeni kıtalar ve zengin kaynaklar keşfedilmiş; bu durum, Avrupa’da yeni bir ekonomik düzenin temellerini atmıştır.


16. yüzyıldan itibaren Avrupa ülkeleri, Afrika, Asya ve Amerika kıtalarındaki zengin kaynaklara ulaşmak için sömürge yarışına girmiştir. Bu süreçte, ekonomik çıkarların yanı sıra misyonerlik faaliyetleri ve Batı kültürünü yayma arzusu da etkili olmuştur. Sömürgeciliğin, zamanla modern dünya tarihini şekillendiren en önemli faktörlerden biri haline gelmesiyle küresel çapta köklü değişiklikler yaşanmıştır.


2. “Dünyanın Atölyesi” Olarak İngiltere
Sanayi Devrimi ile birlikte İngiltere, “Dünyanın Atölyesi” unvanını kazanmıştır. İngiltere’nin sanayi alanında attığı ileri adımlar, büyük ölçekte üretim yapmasına olanak sağlamıştır. İngiltere, bu süreçte sanayileşmeyen ülkelerden hammadde ithal etmiş ve işlenmiş sanayi ürünlerini onlara ihraç etmiştir. İngiltere, Hindistan, Avustralya, Kanada, Güney Afrika gibi geniş bir coğrafyada sömürgeler kurarak hem hammaddelere kolayca ulaşmış hem de sanayi ürünlerini rahatlıkla pazarlayabileceği geniş bir pazar elde etmiştir.


3. Hangi Devletler Hangi Toprakları Sömürgeleştirmişlerdir? Günümüzde Sömürge Durumunda Olan Topraklar Var mı?
- İngiltere: Hindistan, Kanada, Avustralya, Mısır ve Güney Afrika gibi büyük sömürge alanlarına sahipti. Günümüzde bağımsız olmuş bu ülkeler, İngiltere’nin kültürel ve ekonomik etkilerini taşımaktadır.
- Fransa: Kuzey Afrika (Cezayir, Tunus, Fas), Batı Afrika, Vietnam gibi toprakları sömürgeleştirmiştir. Bugün bu bölgelerde Fransız kültürü ve dili etkisini sürdürmektedir.
- İspanya ve Portekiz: Latin Amerika’daki toprakların büyük bölümünü sömürgeleştirmiştir. Bugün İspanyolca ve Portekizce, Latin Amerika’nın ana dilleridir.
- Hollanda: Endonezya gibi Asya’daki toprakları sömürgeleştirmiştir.

Günümüzde doğrudan sömürge yapısına sahip çok az sayıda bölge bulunmaktadır. Ancak birçok eski sömürge devleti, ekonomik ve kültürel bağımlılık ilişkilerini sürdürmektedir. Bu durum, yeni-sömürgecilik olarak adlandırılmaktadır ve sömürgecilik sonrası dönemden günümüze kadar etkisini devam ettirmiştir.


4. Sömürgeci Devletlerin Ekonomik Etkileri: Hammadde ve İşlenmiş Ürün İthalat-İhracat Dengesi
Sömürgeleştirilen ülkeler, sanayi devrimi ile sanayileşen ülkelere göre geri kaldıklarından hammadde tedarikçisi konumunda kalmışlardır. Bu ülkeler, kendi sanayi üretimlerini geliştirememiş, dolayısıyla ekonomik olarak da zayıf kalmışlardır. İngiltere ve Fransa gibi sömürgeci ülkeler, sanayileşmemiş bölgeleri ucuz işgücü kaynağı ve hammadde tedarikçisi olarak kullanmışlardır. Bu durum, sömürge topraklarının ekonomik gelişimlerini olumsuz etkilemiş, sanayileşme süreçlerinden geri kalmalarına neden olmuştur. Sanayileşemeyen bu ülkeler, işlenmiş sanayi ürünlerini ithal etmek zorunda kalmış ve bu da ekonomik bağımlılık yaratmıştır.


5. Sömürgeciliğin Osmanlı Devleti’ne Etkileri
Sömürgecilik faaliyetleri, Osmanlı Devleti üzerinde de çeşitli etkiler yaratmıştır. 18. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti, Batı Avrupa devletlerinin ekonomik ve siyasi baskısı altına girmiştir. Osmanlı’nın ekonomik yapısı, Batı’nın talepleri doğrultusunda hammadde ihraç eden ve işlenmiş ürün ithal eden bir yapıya dönüşmüştür. Bu durum, Osmanlı’nın ekonomisini zayıflatmış ve bağımlı hale getirmiştir. Ayrıca, sömürgeci güçlerin Osmanlı topraklarında nüfuz kazanmaya çalışması, Osmanlı’yı siyasi olarak da zor durumda bırakmıştır. Sömürgecilik etkisiyle Osmanlı topraklarında milliyetçilik hareketleri güçlenmiş, bu da Osmanlı’nın toprak kayıplarına neden olmuştur.


6. Sömürgecilik Faaliyetlerinin Dünya Tarihindeki Yeri
Sömürgecilik, dünya tarihinde çok büyük etkiler yaratmıştır. Coğrafi Keşifler ve sömürgecilik hareketleri ile dünya ekonomisi küresel bir yapıya dönüşmüştür. Batı Avrupa ülkeleri, dünyanın birçok bölgesine ekonomik, kültürel ve siyasi açıdan hâkim olmuş; sömürgeleştirilen bölgelerde ekonomik yapılar değiştirilmiş, yerel kültürler üzerinde büyük bir etkide bulunulmuştur. Sömürgecilik aynı zamanda dünya nüfus hareketlerini de etkilemiş; milyonlarca insan, köle olarak ya da iş gücü ihtiyacı nedeniyle farklı kıtalara taşınmıştır.


Sonuç olarak, sömürgecilik, günümüzde küresel kapitalizmin temellerini atan bir dönem olarak kabul edilir. Sömürgecilikten küresel kapitalizme geçiş sürecinde, sanayi devrimi ile güçlenen Batı, ekonomik olarak dünya üzerinde hâkimiyet kurmuştur. Bu süreç, günümüzde de devam eden ekonomik ve kültürel bağımlılık ilişkilerini şekillendirmiştir.


D. OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDU TEŞKİLATI

1. III. Selim ve Nizam-ı Cedit Ordusu
- III. Selim Hakkında Bilgi: III. Selim, Osmanlı İmparatorluğu'nda reform yapmak isteyen ve modernleşme çabalarına önem veren bir padişahtı. Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletleri karşısında askerî alanda zayıfladığını fark etmiş ve bu durumu düzeltmek amacıyla yenilik hareketlerine başlamıştır.
- Nizam-ı Cedit Ordusu: III. Selim, Osmanlı ordusunun modernize edilmesi ve Avrupa tarzında bir askerî yapıya kavuşturulması için 1792 yılında Nizam-ı Cedit Ordusu’nu kurmuştur. Bu ordunun amacı, yeni bir eğitim sistemi ve disiplinle yetiştirilmiş askerlerle Osmanlı ordusunu güçlendirmekti. Ancak Yeniçeriler başta olmak üzere bazı kesimlerin tepkisiyle karşılaşan Nizam-ı Cedit Ordusu, 1807 yılında çıkan Kabakçı Mustafa İsyanı sonucunda kaldırıldı.


2. III. Selim’in Batı’daki Gelişmelerden Etkilenmesi
III. Selim, Batı’daki askerî gelişmeleri yakından takip etmiş ve özellikle Fransız ordusunun disiplin ve organizasyon yapısından etkilenmiştir. Bu gelişmeleri Osmanlı ordusuna uyarlayarak Osmanlı’yı Avrupa devletleri karşısında güçlü bir konuma getirmeyi amaçlamıştır.


3. Nizam-ı Cedit Ordusunun İlk Zaferi
Nizam-ı Cedit Ordusu, ilk zaferini 1799 yılında Mısır’ı işgal eden Napolyon’un kuvvetlerine karşı Akka Kalesi önlerinde kazandı. Bu başarı, ordunun ne denli etkili olabileceğini göstermiştir.


4. II. Mahmut ve Yeniçeri Ocağının Kaldırılması
- II. Mahmut Hakkında Bilgi: Osmanlı Devleti'nde reform hareketlerini sürdüren padişahlardan biri olan II. Mahmut, 1808 yılında Sekban-ı Cedit adında yeni bir askerî teşkilat kurarak modernleşme çabalarını devam ettirdi.
- Yeniçeri Ocağının Kaldırılması (Vaka-i Hayriye): 1826 yılında, II. Mahmut döneminde, Yeniçeri Ocağı’nın disiplinsiz ve devlete karşı tehdit oluşturur hale gelmesi nedeniyle Vaka-i Hayriye (Hayırlı Olay) olarak anılan bir olayla kaldırıldı. Bu olayda, Yeniçeriler devlet tarafından bastırıldı ve ocak lağvedildi.
- Yeniçeri Ocağının Kaldırılmasının Değerlendirmesi: Yeniçeri Ocağının kaldırılması, Osmanlı ordusunda modernleşmeye ve disiplinin yeniden tesisine olanak sağlamıştır. Ancak, bazı çevrelerde tepkiyle karşılanmış ve toplumsal çalkantılara yol açmıştır.


5. Vaka-i Hayriye (Hayırlı Olay)
Yeniçeri Ocağının kaldırılmasına "Hayırlı Olay" denilmesinin nedeni, uzun yıllar Osmanlı Devleti’nin düzenini bozan, halk ve devlet için tehdit oluşturan bu yapının ortadan kaldırılması ve yeni bir modern orduya geçişin sağlanmış olmasıdır.


6. Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Ordusu
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra II. Mahmut tarafından kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye, Osmanlı’nın yeni modern ordusu oldu. Bu ordu, Batı tarzında eğitim almış ve disiplinli bir yapıya sahip olup Osmanlı ordusunun reforme edilmiş halini temsil ediyordu.


7. Osmanlı Devleti’nde Yurttaş Askerliğine Yönelik Düzenlemeler
- Tanzimat Fermanı ve Askerlik Düzenlemeleri: Tanzimat Dönemi’nde, Osmanlı Devleti'nde askerî sistemde de yenilikler yapıldı. Yurttaş askerliği anlayışının gelişmesiyle birlikte, Osmanlı vatandaşı olan her bireyin zorunlu askerlik yapması ilkesi getirildi.
- Redif Birlikleri: Osmanlı ordusunda modernleşmenin bir parçası olarak oluşturulan redif birlikleri, eyaletlerde güvenliği sağlamak amacıyla kurulan yerel birliklerdi.
- Islahat Fermanı ve Bedel Karşılığında Askerlik: 1856 Islahat Fermanı ile gayrimüslimlerin de askerlik yapma zorunluluğu getirilirken, bedel ödeyerek askerlikten muaf olma imkanı tanındı. Bu düzenleme, Osmanlı toplumunun farklı din ve milletlerden oluşan yapısının askerî sisteme entegrasyonunu hedeflemekteydi.


E. ULUS DEVLETLEŞME VE ENDÜSTRİLEŞME SÜRECİNDE ULAŞIM VE HABERLEŞME

Bu konu, endüstri devriminin ulaşım ve haberleşme alanında getirdiği yeniliklerin ulus devletlerin güçlenmesine nasıl katkıda bulunduğunu anlamak açısından önemlidir. Endüstrileşmeyle birlikte gelişen bu alanlar, hem toplumların ekonomik faaliyetlerini hem de siyasi güç yapılarını derinden etkilemiştir.


İlk Buharlı Tren ve Demir Yolu Taşımacılığının Faydaları
- İlk Buharlı Tren: 19. yüzyıl başlarında, 1825 yılında İngiltere’de Stockton-Darlington hattında ilk buharlı trenin kullanıma girmesiyle birlikte ulaşımda yeni bir çağ başlamıştır. Tren, buharlı makineler sayesinde hızla gelişmiş ve demiryolu taşımacılığı kısa sürede birçok ülkeye yayılmıştır.
- Demiryolu Taşımacılığının Faydaları: Demiryolu taşımacılığı, mal ve insan taşımacılığını büyük ölçüde hızlandırmış, daha güvenilir ve daha ekonomik bir hale getirmiştir. Bu yeni ulaşım ağı sayesinde ham maddeler fabrikalara, ürünler ise pazarlara daha hızlı ulaşabilmiş, böylece endüstriyel üretim artmıştır. Ayrıca, farklı bölgeler arasındaki bağlantılar güçlenmiş, bu da ticaretin gelişmesine ve ulusal bütünleşmeye katkı sağlamıştır.


Osmanlı Devleti’nde Demiryolu Ağı
- Genel Bilgilendirme: Osmanlı Devleti, Batı Avrupa’daki endüstri devrimini ve buhar gücüyle çalışan ulaşım araçlarının etkilerini geç fark etmesine rağmen demiryolu yapımına önem vermiştir. 1850’li yıllardan itibaren özellikle yabancı sermayenin de katkılarıyla Osmanlı topraklarında demiryolu yapımı hız kazanmıştır.
- İlk Tren Hattı: Osmanlı topraklarındaki ilk tren hattı, 1860 yılında Mısır’da İskenderiye ile Kahire arasında açılmıştır. Anadolu topraklarında ise ilk demiryolu hattı İzmir-Aydın hattıdır ve 1866’da hizmete girmiştir. Demiryolu ağı, Osmanlı Devleti'nin ticari faaliyetlerini kolaylaştırmış, ekonomik ve askeri açılardan stratejik bir öneme sahip olmuştur. Özellikle Bağdat Demiryolu hattı gibi projeler, hem Osmanlı Devleti'nin hem de büyük Avrupa devletlerinin siyasi ve ekonomik çıkarlarına hizmet etmiştir.


Telgrafın Gelişimi ve Kullanımı
- Telgrafın İcadı ve Önemi: Telgraf, 19. yüzyılın ortalarında Samuel Morse tarafından geliştirilmiş ve haberleşme alanında büyük bir devrim yaratmıştır. Telgraf, uzun mesafeli iletişimi çok daha hızlı hale getirerek bilgi akışını hızlandırmıştır.
- Osmanlı Devleti’nde Telgraf: Osmanlı Devleti, telgrafın önemini kısa sürede fark etmiş ve bu sistemi topraklarına kazandırmak için çalışmalar yapmıştır. İlk telgraf hattı, 1855 yılında Kırım Savaşı sırasında kurulmuş ve İstanbul-Varna arasına çekilmiştir. Osmanlı Devleti’nin iç iletişimini ve devletin farklı bölgelerle olan bağlantısını güçlendiren telgraf, özellikle askeri ve idari iletişimde kritik bir öneme sahip olmuştur.


Ulaşım ve haberleşme alanlarındaki bu yenilikler, Osmanlı Devleti gibi çok uluslu imparatorlukların modern ulus-devlet modellerine karşı ayakta kalmaya çalıştığı bir dönemde meydana gelmiştir. Demiryolu ve telgraf gibi araçlar, merkez ile eyaletler arasındaki bağlantıları güçlendirmiş, ekonomik büyümeyi desteklemiş ve imparatorluk içindeki iletişimi hızlandırmıştır. Ancak, Osmanlı Devleti bu teknolojileri daha çok dış borçlar ve yabancı yatırımlar aracılığıyla hayata geçirebilmiştir, bu durum ise ekonomik bağımlılığı artırmıştır.


F. DEĞİŞİM SÜRECİNDE OSMANLI DEVLETİ

1. Osmanlı Devleti’nde Açılan Modern Eğitim Kurumları
Osmanlı Devleti, 18. yüzyılın sonlarından itibaren modernleşme sürecine girerek Batı tarzı eğitim kurumlarını açmaya başladı. Bu kurumlar, Avrupa’daki gelişmeleri yakından takip etmek ve devletin askeri, idari, bilimsel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulmuş olup, özellikle III. Selim, II. Mahmut, Abdülmecid, Abdülaziz ve II. Abdülhamid dönemlerinde önemli adımlar atılmıştır. Bu kurumların Osmanlı toplumu ve yönetimi üzerindeki etkileri büyük olmuştur.


III. Selim Dönemi
Osmanlı modernleşmesinin ilk adımları bu dönemde atılmıştır. III. Selim, özellikle askeri alanda reformlar yapmış, Batılı tarzda eğitim kurumlarının temellerini atmıştır.


II. Mahmut Dönemi
II. Mahmut, Osmanlı Devleti'nin merkezileşmesi ve modernleşmesi için kapsamlı reformlar yapmış, yeni eğitim kurumları açarak modern eğitimin Osmanlı toplumuna yayılmasını sağlamıştır.


Abdülmecid Dönemi
Tanzimat döneminde eğitim reformları hız kazanmış, yeni okullar açılmış ve mevcut okulların müfredatları modernize edilmiştir. Bu dönemde açılan okullar, Osmanlı toplumunda eğitimin Batılı tarzda yaygınlaşmasını sağlamıştır.


Abdülaziz Dönemi
Abdülaziz, eğitimde daha kapsamlı reformlar yaparak askeri, sivil ve teknik alanlarda uzman yetiştirmeyi hedeflemiştir. Bu dönemde açılan okullar, Osmanlı Devleti’nin modernleşme çabalarını desteklemiştir.


II. Abdülhamid Dönemi
II. Abdülhamid, eğitim reformlarını daha da genişleterek eğitim kurumlarının sayısını artırmış, özellikle askeri ve teknik alanlarda modern eğitim veren okullar açmıştır. II. Abdülhamid'in eğitimdeki en önemli amacı, devlete sadık, bilgi sahibi bireyler yetiştirmekti.


a. Hendesehane ve Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun
Hendesehane, Osmanlı Devleti’nde modern anlamda mühendislik eğitiminin verildiği ilk okul olarak kabul edilmektedir. Donanmaya mühendis yetiştirmek amacıyla açılan Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun ise denizcilik alanında eğitim vermiştir. Bu kurum, özellikle donanmanın modernizasyonu için önemli katkılar sağlamıştır.


b. Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun
Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun, kara ordusuna mühendis yetiştirmek için açılmış bir okuldur. Bu kurumda öğrencilere matematik, geometri, topçuluk gibi konularda eğitim verilmiştir. Osmanlı’nın kara ordusunun modernizasyonuna katkı sağlamıştır.


c. Mekteb-i Harbiye
1834 yılında II. Mahmut döneminde açılan Mekteb-i Harbiye, Osmanlı ordusuna subay yetiştirmek amacıyla kurulmuştur. Osmanlı ordusunda modern askeri bilgiye sahip subaylar yetiştirerek, askeri alanda büyük bir reform yapılmasına katkı sağlamıştır.


ç. Mekteb-i Tıbbiye
Mekteb-i Tıbbiye, Osmanlı Devleti'nde modern tıp eğitimi vermek üzere açılmıştır. Bu okul, Osmanlı toplumunda sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesine ve modern tıp bilgisinin yayılmasına katkı sağlamıştır.


d. Mekteb-i Mülkiye
1859 yılında açılan Mekteb-i Mülkiye, idari alanda devletin ihtiyacı olan memur ve yönetici kadrosunu yetiştirmek için kurulmuştur. Bu okul, Osmanlı bürokrasisinde modernleşmenin temelini oluşturmuştur.


2. Osmanlı Devleti’nde Azınlık ve Yabancı Okulları
19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde azınlıkların ve yabancı devletlerin açtığı okullar, Osmanlı eğitim sisteminin önemli bir parçası haline gelmiştir. Azınlık okulları, Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni, Rum, Yahudi gibi toplulukların kendi dillerinde ve kültürlerinde eğitim almalarına imkan sağlamıştır. Bu okullar, Osmanlı toplumunda eğitim çeşitliliğine katkı sağlarken, farklı topluluklar arasındaki ilişkiler üzerinde de etkili olmuştur.


Yabancı devletlerin Osmanlı topraklarında açtığı okullar ise genellikle misyonerlik faaliyetleriyle ilişkili olup, Batılı değerlerin Osmanlı toplumuna taşınmasında rol oynamıştır. Fransız, İngiliz, Amerikan okulları gibi yabancı okullar, Batılı ülkelerin Osmanlı üzerindeki nüfuzunu artırmış ve kültürel değişime katkı sağlamıştır.


3. II. Abdülhamid’in Sosyal Devlet Uygulamaları
II. Abdülhamid, halkın refahını artırmak amacıyla sosyal devlet uygulamalarına büyük önem vermiştir. Bu kapsamda sağlık, eğitim ve sosyal hizmet alanlarında önemli kurumlar kurulmuştur.


Darülaceze
1883 yılında II. Abdülhamid tarafından İstanbul’da kurulan Darülaceze, yaşlı, engelli ve kimsesizlere barınma ve bakım hizmeti sunmak amacıyla kurulmuştur. Darülaceze, Osmanlı Devleti’nde sosyal hizmetlerin gelişimine katkı sağlamıştır.


Hamidiye Etfal
II. Abdülhamid, çocukların sağlık ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Hamidiye Etfal Hastanesi’ni kurmuştur. Bu hastane, Osmanlı Devleti’nde çocuk sağlığına yönelik ilk kurumlardan biri olmuştur.


Himaye-i Etfal
Çocukları korumak ve eğitmek amacıyla Himaye-i Etfal Cemiyeti kurulmuştur. Bu kurum, yetim ve kimsesiz çocukların bakımını üstlenmiş ve Osmanlı Devleti’nde çocuklara yönelik sosyal hizmetlerin gelişimine katkıda bulunmuştur.


G. TÜRK TARİHİNİN DEĞİŞMEZ UNSURLARI: DİL, AİLE YAPISI VE BAYRAK

1. Dil: Genel Değerlendirme
- Türk dilinin önemi: Türk dili, Türk milletinin tarih boyunca kimliğini koruyup geliştirmesinde önemli bir unsur olmuştur. Dil, kültürün taşıyıcısı olarak toplumun değerlerini, geleneklerini ve inançlarını gelecek kuşaklara aktarmada hayati bir rol oynar.
- Dil birliği: Tarih boyunca farklı coğrafyalarda yaşayan Türk toplulukları, çeşitli lehçeler geliştirmiş olsalar da dil birliği, Türk milletinin ulusal bütünlüğünü sağlamada etkili bir faktör olmuştur.
- Dil ve milli kimlik: Türkçe, Türklerin kendi kimliklerini ve kültürlerini muhafaza etmelerini sağlamış, aynı zamanda diğer milletlerle olan etkileşimlerinde önemli bir araç olmuştur. Türk dilinin gelişmesi ve korunması, Türk kültürünü yaşatma noktasında tarih boyunca büyük önem taşımıştır.


2. Aile: Genel Değerlendirme
- Türk toplumunda ailenin önemi: Aile, Türk toplumunda toplumun temel taşı olarak kabul edilir. Türk ailesi, toplumsal düzenin sağlanması ve sosyal değerlerin korunmasında kilit bir role sahiptir.
- Geleneksel aile yapısı: Türk toplumunda aile yapısı genellikle geniş aile modeline dayanır; büyükler, çocuklar ve torunlar aynı çatı altında yaşar, birbirlerine destek olur. Aile üyeleri arasındaki dayanışma, toplumun sosyal yapısını güçlendirmiştir.
- Ailenin toplum üzerindeki etkisi: Türklerde aile, aynı zamanda çocukların eğitiminde ve toplumun ahlaki değerlerinin korunmasında önemli bir etkiye sahiptir. Aile yapısı, Türk milletinin geleneklerini, inançlarını ve kültürel mirasını yaşatmasında önemli bir unsurdur.


3. Bayrak: Genel Değerlendirme
- Bayrağın sembolik değeri: Bayrak, Türk milleti için bağımsızlığın, egemenliğin ve vatan sevgisinin en önemli simgelerinden biridir. Türk tarihi boyunca bayrak, milletin birlik ve beraberlik ruhunu temsil etmiştir.
- Bayrak ve milli kimlik: Türk bayrağı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde önemli bir simge olmuş, halkın kimliğini ve değerlerini yansıtma noktasında kilit bir rol oynamıştır. Bayrağa olan saygı, Türk milletinin kendine ve tarihine olan bağlılığını ifade eder.
- Bayrak sevgisi ve aidiyet duygusu: Türk milletinin bayrağa olan sevgisi, vatanseverlik duygusunun bir ifadesi olarak görülür. Bayrak, Türk toplumunda bireylerin milli değerlere bağlılığını artıran ve birleştirici bir unsur olarak öne çıkmıştır.






Benzersiz İsimlerle Düzenlenmiş Kartlar

👇 Bilgini Pekiştirme Zamanı👇

Açık Uçlu Sorular

TARİH 11, 3.ÜNİTE

"Açık uçlu sorular, bilgilerini derinlemesine ifade etmene olanak tanır."

Daha Fazla Oku

Çoktan Seçmeli Sorular

TARİH 11, 3.ÜNİTE

Çoktan seçmeli sorular, sınav sürecinde zaman yönetimini kolaylaştırır.

Daha Fazla Oku

Kelime Bulmaca ve Eşleştirme

TARİH 11, 3.ÜNİTE

Kelime oyunu ve eşleştirme aktiviteleri, kavramları daha hızlı öğrenmeyi destekler.

Daha Fazla Oku

Doğru-Yanlış Soruları

TARİH 11, 3.ÜNİTE

Doğru-yanlış soruları, temel bilgileri hızlıca gözden geçirmeye yardımcı olur

Daha Fazla Oku

Tarihsel Kronoloji

TARİH 11, 3.ÜNİTE

Kronoloji çalışmaları, tarihsel olayları sıralı bir şekilde anlamaya yardımcı olur

Daha Fazla Oku

Tarih Kavramlar Sözlüğü

TARİH 11, 3.ÜNİTE

Tarih kavramları, konuya hakimiyeti artırır ve analiz yeteneğini geliştirir.

Daha Fazla Oku

Bilgi Kartları

TARİH 11, 2.ÜNİTE

Bilgi kartları, temel bilgileri hızlıca gözden geçirmeyi ve bilgiyi kalıcı hale getiririr.

Daha Fazla Oku


Bugün öğrendiğin her bilgi, yarının başarısının temelini oluşturur.

Azimle çalışmaya devam et, hedeflerin seni bekliyor!;

Bilgiyi paylaşma yolunda bize eşlik ettiğin için teşekkür ederiz.!


Yorum Gönder

0Yorumlar

Sizin Görüşünüz Bizim İçin Değerli!

Yorum Gönder (0)