11.Sınıf Tarih- 1.Dönem, 2. Sınav Hazırlık Soruları (2024-2025)
Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti'ni topraklarını korumaya yönelik savunma politikaları geliştirmeye ve kayıplarını telafi etmek için Avrupa'daki güç dengelerine uyum sağlamaya yöneltmiştir.
1700 İstanbul Antlaşması, Rusya'nın Azak Denizi'ne erişimini sağlayarak Osmanlı'nın Karadeniz'deki hakimiyetini zayıflatmış ve Karadeniz’in kuzeyinde ve Karadeniz’de Rus tehdidini artırmıştır.
Osmanlı Devleti, Prut Antlaşması (1711) ile Azak Kalesi'ni Ruslardan geri alarak Karadeniz'deki üstünlüğünü yeniden sağlamıştır. Ancak, bu kazanım Osmanlı'nın uzun vadeli stratejik üstünlüğünü korumasına yetmemiş, Rusya'nın güçlenmesi engellenememiştir.
Pasarofça Antlaşması (1718), Osmanlı Devleti'nin Avusturya ve Venedik karşısında toprak kaybını kabul ettiği ve diplomasiye daha fazla önem vermeye başladığı bir dönüm noktasıdır. Bu antlaşma, Osmanlı'nın Avrupa'daki siyasi gücünün azalmaya başladığını ve savunma politikalarına ağırlık verdiğini göstermektedir.
Belgrad Antlaşması (1739), Osmanlı Devleti'nin Avusturya ve Rusya ile yaptığı savaşlar sonucunda imzalanmış olup, Osmanlı'nın Belgrad'ı geri alarak Avusturya'ya karşı diplomatik bir başarı elde ettiği ve Karadeniz'in Osmanlı hakimiyetinde kaldığı bir antlaşmadır.
Çeşme Baskını (1770), Osmanlı donanmasının Rus donanması tarafından Ege Denizi'nde imha edilmesiyle Osmanlı deniz gücünde ağır bir kayıp yaşadığı ve Rusya'nın Akdeniz'deki etkinliğini artırdığı bir olaydır. Bu olay, Osmanlı'nın denizcilik gücünü yeniden yapılandırma ihtiyacını ortaya koymuştur.
Kırım'ın kaybedilmesi (1774), Osmanlı Devleti'nin Karadeniz'deki üstünlüğünü kaybettiği ve Rusya'nın bölgedeki etkisini artırdığı önemli bir siyasi ve stratejik kayıptır.
Küçük Kaynarca Antlaşması (1774), Osmanlı Devleti'nin ilk kez halkı tamamen Türk ve Müslüman olan bir bölgeyi kaybettiği, Rusya'nın Osmanlı üzerindeki nüfuzunu artırdığı ve Karadeniz'deki Osmanlı hakimiyetinin sona erdiği bir antlaşmadır.
Rönesans, bilimsel alanda deney ve gözleme dayalı modern bilim anlayışının gelişmesini sağlamış, Kopernik’in güneş merkezli evren teorisi, Newton’un yerçekimi yasası ve Galileo’nun teleskopik gözlemleri gibi çalışmalarla evrenin anlaşılmasında devrim yaratmıştır.
Rönesans, Roma Katolik Kilisesi'ne karşı başlayan entelektüel ve sanatsal tepkilerle şekillenmiş, bireycilik, akılcılık ve özgür düşünce gibi kavramlar ön plana çıkmış ve Avrupa’da dini otoriteye karşı sorgulayıcı bir bakış açısı gelişmiştir.
Rönesans Hareketi, bilim, sanat ve düşünce alanında Avrupa'da köklü değişimlere yol açarak skolastik düşüncenin yerini akıl ve deney temelli yaklaşımlara bırakmış, bireycilik ve hümanizmin yaygınlaşmasını sağlayarak modern Avrupa'nın temellerini atmıştır.
Rönesans döneminde Leonardo da Vinci, Michelangelo, Galileo Galilei ve Niccolò Machiavelli gibi isimler, sanat, bilim ve felsefe alanlarında yaptıkları çalışmalarla dönemin entelektüel ve kültürel dönüşümüne öncülük ederek Rönesans’ın temel taşlarını oluşturmuşlardır.
16. yüzyılda Martin Luther öncülüğünde başlayarak Roma Katolik Kilisesi’nin otoritesine karşı çıkan Reform Hareketi, Protestanlık mezhebinin ortaya çıkmasına ve Avrupa’da dini birliğin bozulmasına yol açan önemli bir dini ve toplumsal dönüşüm sürecidir.
Reform Hareketi, Katolik Kilisesi'nin uygulamalarına yönelik eleştiriler sonucu Avrupa'da yeni mezheplerin ortaya çıkmasına ve bireylerin dini inançlarını daha özgürce sorgulamasına olanak sağlayarak, dini, siyasi ve sosyal yapıda köklü değişimlere yol açmıştır.
Sekülerleşme, dini otoritenin toplumsal ve siyasi alan üzerindeki etkisinin azalmasıyla, bireylerin ve kurumların dini bağlardan bağımsız bir şekilde hareket etmeye başladığı bir dönüşüm sürecidir.
Avrupa'da devletin zenginliğini artırmak amacıyla maden birikimini esas alan bir ekonomik sistemdir. Bu sistem, sömürgeciliğin yaygınlaşmasına, uluslararası ticaretin hızlanmasına ve ülkeler arasında ekonomik rekabetin artmasına yol açmıştır.
16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa’nın ekonomik politikasına dönüşen Merkantilizm, Osmanlı Devleti'nin geleneksel ticaret yolları üzerindeki hakimiyetini zayıflatmış ve ekonomik yapısında önemli bozulmalara yol açarak Osmanlı'nın Batı karşısında rekabet gücünü kaybetmesine neden olmuştur.
Westfalya Barışı, Otuz Yıl Savaşları'nı sona erdirerek Avrupa'da modern devlet sisteminin temellerini atan, ulus-devlet kavramını güçlendiren ve dini otoritenin siyaset üzerindeki etkisini azaltan bir antlaşmadır.
Bilim Devrimi, 16. ve 17. yüzyıllarda doğa olaylarını akıl ve deneyle açıklamaya dayalı bir yaklaşımı benimseyerek, geleneksel dini ve skolastik düşünceleri sorgulayan, modern bilimsel yöntemlerin temellerini atan bir dönüm noktasıdır.
Bilim Devrimi'nde Kopernik’in Güneş merkezli evren teorisi, Galileo’nun teleskopik gözlemleri, Newton'un yerçekimi teorisi ve Descartes’ın bilimsel yöntem üzerine çalışmaları, modern bilimin gelişimine katkıda bulunmuştur.
Bilim Devrimi, modern teknolojinin temellerini atarak tıp alanında mikroskobun keşfiyle hastalıkların tanısını kolaylaştırmış, iletişimde telefon ve internetin gelişimine zemin hazırlamış, ulaşımda ise Newton’un hareket yasalarından ilhamla motorlu araçların icadına katkı sağlamıştır.
Avrupa’daki Coğrafi Keşifler, Osmanlı Devleti’nin kontrol ettiği ticaret yollarının önemini azaltarak ekonomik gelirlerini düşürmüş, yeni keşfedilen deniz yollarıyla Avrupa ekonomisinin güçlenmesine ve Osmanlı’nın ticari üstünlüğünün zayıflamasına yol açmıştır.
Kapitülasyonların sürekli hale gelmesi, Osmanlı Devleti’nin ekonomik bağımsızlığını zayıflatarak yabancı devletlerin Osmanlı topraklarında ticari ve hukuki ayrıcalıklar elde etmesine, bu durumun da Osmanlı ekonomisinin dışa bağımlılığını artırmasına neden olmuştur.
Celali İsyanları, 16. ve 17. yüzyıllarda Anadolu’da ekonomik sıkıntılar, tımar sisteminin bozulması ve merkezi otoritenin zayıflaması nedeniyle ortaya çıkan, Osmanlı Devleti’nin iç huzurunu ve tarımsal üretimini olumsuz etkileyen geniş çaplı toplumsal ayaklanmalardır.
Yeniçeriler, Osmanlı Devleti’nde başkenti ve padişahı korumakla görevli olan profesyonel askerlerden oluşan, ancak zamanla disiplinlerini kaybederek devlet içindeki siyasi otoriteye karşı tehdit oluşturan bir askeri sınıftır.
Ekber ve Erşed Sistemi, Osmanlı tahtına en yaşlı ve olgun şehzadenin geçmesini öngörerek taht kavgalarını azaltmayı hedefleyen, ancak hanedanın üyelerini sarayda etkisiz hale getirerek devlet yönetiminde merkezi otoritenin zayıflamasına yol açan bir sistemdir.
Osmanlı’da bozulma ve yozlaşmaların tespiti ve çözümü için hazırlanan lahiyalar, devlet adamlarının mali, askeri ve idari sorunlara dikkat çekerek reform önerileri sunduğu raporlar olup, özellikle 17. yüzyılda devletin yeniden düzenlenmesi çabalarının önemli bir parçası olmuştur.
Koçi Bey Risaleleri, Osmanlı Devleti’nde 17. yüzyılda meydana gelen mali ve idari bozulmaların nedenlerini analiz eden ve bu sorunların çözümüne yönelik öneriler sunan, dönemin yönetim anlayışına ışık tutan önemli bir eserdir.
Lale Devri (1718-1730), Osmanlı Devleti’nde Batı’ya yönelimin başladığı, sanat, mimari ve kültürel alanda önemli gelişmelerin yaşandığı, ancak halkın ekonomik sıkıntıları nedeniyle Patrona Halil İsyanı ile sona eren bir reform ve eğlence dönemidir.
Lale Devri’nde, ilk Türk matbaasının kurulması, Sadabad gibi Batı tarzı mimari eserlerin inşası, Avrupa’dan teknik yeniliklerin alınmaya başlanması ve kağıt, çini, dokuma gibi sanayi kollarının geliştirilmesi Osmanlı’nın modernleşme sürecindeki önemli gelişmeler olmuştur.
İlk Osmanlı matbaası, 1727 yılında İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi öncülüğünde, III. Ahmed ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın desteğiyle kurulmuştur.
Matbaanın Osmanlı toplumuna girişi, kitapların daha hızlı ve ucuz üretilmesini sağlayarak bilgiye erişimi kolaylaştırmış, bilimsel ve kültürel gelişmelerin hızlanmasına katkıda bulunmuş, ancak geleneksel el yazması kitap üreticileri yani hattatlar arasında başlangıçta tepki ile karşılanmıştır.
Osmanlı’da matbaa, 1490’lı yıllarda Yahudi cemaatler tarafından kullanılmaya başlanmış ve İbranice kitaplar basılmıştır, ancak Türkçe kitap basımı İbrahim Müteferrika’nın 1727’de kurduğu matbaa ile başlamış ve zamanla eğitim ve kültür hayatında önemli bir yer edinmiştir.
Osmanlı Devleti’nde ilk matbaaların gayrimüslimler tarafından kurulup kullanılması, bu toplulukların bilgiye erişimlerini kolaylaştırarak eğitim ve kültürel seviyelerini yükseltmiş, dini ve kültürel metinlerini koruma ve yayma imkanlarını artırmıştır.
Osmanlı Devleti’nde ilk Türk matbaasının geç bir tarihte kurulması, Avrupa’da matbaanın sağladığı bilgi ve teknoloji yayılımından Osmanlı toplumunun daha geç faydalanmasına, bu durumun bilimsel ve kültürel gelişmede geride kalınmasına ve geleneksel el yazmacılığına olan bağımlılığın devam etmesine neden olmuştur.
Lale Devri ıslahatları, önceki dönem ıslahatlarından farklı olarak, ilk kez Batı’yı örnek alarak yapılan yenilikleri içermesi ve kültürel ile sanatsal alanlara odaklanması bakımından ayrılmaktadır.
Rönesans, bilim, sanat, edebiyat ve düşünce alanlarında köklü değişikliklere yol açan bir kültürel, sanatsal ve bilimsel bir harekettir. Rönesans'ın İtalya’da başlamasının nedeni, İtalya’nın Antik Roma’nın mirasına ev sahipliği yapması ve İtalya’da ticaretle meşgul olan zengin şehir devletlerinin destek vermesi diyebiliriz.
Rönesans hareketi, kültürel anlamda Avrupa'yı derinden etkileyerek skolastik düşüncenin etkisini azaltmış ve birey merkezli hümanist bir anlayışın doğmasını sağlamıştır. Sanat, edebiyat ve mimaride; Da Vinci, Michelangelo, Dante gibi isimler insan ve doğa odaklı eserler üretmişlerdir.
Rönesans hareketiyle birlikte bilimsel alanda köklü değişiklikler meydana gelmiştir. Akıl, gözlem ve deney gibi yöntemler ön plana çıkmış; kilisenin dogmatik anlayışına karşı özgür düşünce ve eleştirel yaklaşım güçlenmiştir. Bu dönemde Copernicus, Galileo, Kepler gibi bilim insanları evrenin işleyişine dair yeni teoriler geliştirerek bilimsel devrimin temellerini atmıştır.
Nicolaus Copernicus evrenin merkezinde Güneş’in yer aldığını savunarak gökbilimde devrim yaratmış, Galileo Galilei teleskopla yaptığı gözlemlerle bu teoriyi desteklemiş, Leonardo da Vinci ise bilim ve sanatın birleşimini gösteren çalışmalarıyla anatomi, mühendislik ve doğa bilimlerine önemli katkılarda bulunmuştur.
Coğrafi Keşifler, Osmanlı Devleti’ni özellikle ekonomik anlamda zorlamıştır. Coğrafi Keşiflerle yeni ticaret yollarının bulunması, Osmanlı’nın kontrolünde olan İpek ve Baharat ticaret yollarının önemi azalmasına sebep olmuş ve Osmanlının gelir kaynaklarında büyük kayıplar yaşamasına yol açmıştır.
Kapitülasyonlar, diğer devletlere verilen ticari ve hukuki ayrıcalıklardır. Kapitülasyonların sürekli hale gelmesi; yabancı devletlerin ticari ve hukuki ayrıcalıklar elde etmesine, yabancı malların Osmanlı pazarına girmesine, yerli üreticinin iflas etmesine ve Osmanlı ekonomisinin dışa bağımlı hale gelmesine sebep olmuştur.
Anadolu’da çıkan Celali İsyanları, Osmanlı’nın iç huzurunun bozulmasına ve tarımsal üretimin ciddi bir şekilde düşmesine neden olmuştur. Bu gelişmeler de Osmanlının Anadolu’da otoritesinin azalmasına sebep olmuştur.
Yeniçeriler, Osmanlı’nın en önemli askeri gücüydü ve başkenti korumakla görevliydiler. Ancak zamanla usulsüz olarak yeniçeri ocağına yeni askerlerin alınması ve sayılarının artması yeniçerilerin disiplinlerini ve askeri yeteneklerini kaybetmelerine sebep olmuştur. Bu gelişmelerle birlikte Yeniçeriler devlet yönetimine ve padişahlara karşı bir tehdit unsuru olmuşlardır.
Ekber ve Erşed, taht kavgalarını önlemek amacıyla en yaşlı (ekber) ve olgun (erşed) şehzadenin padişah olmasını öngören bir veraset anlayışıdır. Taht kavgalarının azalmasıyla birlikte yönetimdeki belirsizlikler ve karışıklıklar ortadan kalkmıştır. Bu durum, devletin hem iç hem de dış işlerinde daha istikrarlı bir yönetim sergilemesini sağlamıştır.
Lahiyalar, Osmanlı Devleti'nin karşı karşıya olduğu yönetim, ekonomi, askeri ve toplumsal sorunların derinlemesine analiz edilmesini sağlaması ve lahiyalarda, sorunların sebepleri detaylı bir şekilde ele alınarak çözüm önerileri sunulması yönüyle önemli kabul edilmiştir.
Koçi Bey Risaleleri, Osmanlı’daki mali ve idari bozulmaları detaylı bir şekilde analiz etmesi yönüyle önemli raporlardır. Koçi Bey bu risalelerde, Osmanlı yönetimindeki reform ihtiyacını net bir şekilde ortaya koymuş ve 17. yüzyıldaki reform hareketlerine rehberlik etmiştir.
Lale Devri, Osmanlı Devleti’nde Batı’ya yönelimin başladığı bir dönemdir. Özellikle sanat, mimari ve kültürel alanlarda Osmanlı Devleti’nde önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. İlk Türk matbaası bu dönemde kurulmuş ve Batı tarzı Sadabad Köşkü gibi mimari eserler bu dönemde inşa edilmiştir.
Lale Devri'nde Osmanlı Devleti'nde özellikle kültürel ve sanatsal alanlarda önemli yenilikler yapılmış, ayrıca Batı kültür ve yaşam tarzına ilgi artmıştır. Matbaanın İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi tarafından Osmanlı'ya getirilmesi ve Sadabad Köşkü gibi Avrupa tarzı mimari eserlerin inşa edilmesi bu dönemde gerçekleştirilmiştir.
Matbaada dini metinler dışındaki kitapların basılması şartıyla, ilk Osmanlı matbaası 1727’de İbrahim Müteferrika ile Sait Efendi öncülüğünde ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın desteğiyle Lale Devrinde kurulmuştur. Matbaada coğrafya, tarih, dilbilgisi, astronomi gibi alanlarda kitaplar basılabileceği onaylanmıştır.
Matbaa, kitapların daha ucuz ve hızlı üretilmesini sağlamış, okuma yazma oranını artırmış, bilgiye erişimi kolaylaştırmış, Avrupa’daki bilimsel ve kültürel gelişmelerin Osmanlı’ya aktarılmasına katkıda bulunmuştur.
Matbaa, Osmanlı’ya ilk kez 1490’lı yıllarda Yahudi cemaatler tarafından getirilmiş. İbranice eserler basıldığı için Osmanlılar bu matbaadan yararlanamamıştır. Türkçe kitap basımı, ancak İbrahim Müteferrika’nın 1727’de kurduğu matbaa ile başlamıştır. Bu matbaa, Osmanlı’nın eğitim ve kültür hayatında önemli gelişmelerin yaşanmasında önemli rol oynamıştır.
Sizin Görüşünüz Bizim İçin Değerli!