11.Sınıf Seçmeli Tarih- 1.Dönem, 2. Sınav Hazırlık Soruları (2024-2025)
Osmanlı Devleti, millet sistemiyle farklı inanç gruplarına ibadet özgürlüğü ve kendi yöneticilerini seçme hakkı tanımış, bu da aidiyet duygusunu güçlendirerek toplumsal barış ve birliği sağlamıştır.
Göçebe yaşam tarzı, Türk toplumunda sürekli hareket etmeyi gerektirdiği için toplum yapısının esnek olmasını sağlamıştır. Bu yaşamın zorlukları, bireylerin dayanışma ve iş birliği yapmasını zorunlu kılmıştır. Ayrıca, göçebe yaşamın bir sonucu olarak Türk toplumunda sınıfsız bir toplum düzeni oluşmuştur.
Töre, İlk Türk Devletlerinde toplumsal hayatı düzenleyen yazısız hukuk kurallarıdır. Orta Asya’nın coğrafi şartları, Türklerin aile yapısı, inanç sistemi ve gelenek-görenekleri, törenin şekillenmesinde etkili olmuş ve toplumsal düzenin sağlanmasında önemli bir rol oynamıştır.
İlk Türk-İslam devletlerinde toplumsal yapı, Türklerin gelenekleri ile İslam dininin getirdiği değerlerin bir araya getirilmesiyle şekillenmiştir. Türklerdeki Töre anlayışı, İslamiyet’in kurallarıyla birleşerek sosyal yapının temelini oluşturmuştur. Toplumun düzenlenmesinde ise İslam hukuku etkili olmuştur.
Şeriat kuralları, Osmanlı toplumunda adalet, düzen ve dayanışma gibi değerleri ön plana çıkarmış, hem bireyler hem de toplum arasındaki ilişkilerin düzene koyulmasında önemli bir rol oynamıştır.
Millet Sistemiyle; Her millet, kendi dini liderleri tarafından yönetilmiş ve dini kurallarına göre yaşamışlardır. Bu durum, Osmanlı'da toplumsal huzur ve barışı sağlayarak, farklı din ve kültürlere sahip milletlerin kendi kimliklerini korumasına olanak tanımıştır. Ancak 19. yüzyılda milliyetçilik hareketlerinin etkisiyle bu sistem zayıflamış ve toplumsal çatışmalar başlamıştır.
Osmanlı’da topraklar devletin malı sayılmış, köylüler bu toprakları işleyerek geçimlerini sağlamış ve devlete vergi ödeyerek ekonomiyi desteklemiştir. Bu düzen, toplumsal dengeyi sağlayarak devletin uzun süre güçlü kalmasına katkıda bulunmuştur.
Osmanlı Devleti'nde Vakıf Sistemi sayesinde, medreselerde yetenekli ve fakir öğrencilere ücretsiz eğitim imkânı sağlanmıştır. Darüşşifa’da hasta ve düşkünlere ücretsiz sağlık hizmeti sunulmuş ayrıca evsizlere ve ihtiyaç sahiplerine aşevlerinde ücretsiz yemek hizmeti verilmiştir. Kervansaray, köprü, cami, çeşme ve hamam gibi yapılar da vakıf sistemi sayesinde inşa edilmiş ve bu hizmetler Osmanlı toplumunda sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı güçlendirmiştir.
Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile tüm Osmanlı vatandaşlarının can, mal ve namus güvenliği sağlanarak, Müslüman ve gayrimüslim ayrımı yapılmaksızın herkesin haklarının korunması ve güvence altına alınması hedeflenmiştir. Böylelikle Osmanlı Devleti’nde toplumsal adalet ve haklar konusunda bilinç artmıştır.
Darülaceze kimsesiz olan yaşlı, hasta, çocuk ve bakıma muhtaç kişilere barınma ve temel ihtiyaçlarını karşılama imkanı sağlayarak Osmanlı toplumunda sosyal yardımlaşma ve dayanışma alanında hizmet veren önemli bir kurum olmuştur.
Darüşşafaka, özellikle yetim ve fakir çocuklara eğitim imkanı sunarak toplumsal eşitsizliklerin azaltılmasını amaçlayan bir kuruluş olarak ortaya çıkmıştır. Modern ve bilimsel eğitim anlayışını benimseyen Darüşşafaka, Osmanlı toplumunda eğitimin yaygınlaşmasına ve bireylerin meslek edinerek topluma faydalı bireyler haline gelmesine öncülük etmiştir.
Hamidiye Etfal Hastanesi'nin kurulması Osmanlı toplumunda özellikle sağlık hizmetleri ve sosyal yardım alanlarında önemli değişimlere yol açmıştır. Bu hastane, çocuk sağlığını ön planda tutarak çocuklara özel sağlık hizmetlerinin geliştirilmesini teşvik etmiştir.
Savaş, doğal afet veya salgın hastalık gibi olağanüstü durumlarda insanlara yardım etmek amacıyla 1868 yılında kurulan Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Osmanlı toplumunda yardımlaşma ve dayanışma bilincini artıran önemli bir kuruluş olmuştur.
Cumhuriyet rejiminin ilanıyla birlikte eşitlik ve vatandaşlık bilinci ile bireylerin devlete olan bağlılıkları güçlendirilmiştir. 1926 Medeni Kanunu ile kadın-erkek eşitliği yasal temellere oturtulmuştur. Ayrıca kıyafet düzenlemeleriyle Batılı yaşam tarzı teşvik edilmiştir.
Töre, toplumun gelenek, görenek ve örf-adetlerini kapsadığı için halkın ihtiyaçlarına ve sosyal yapıya uygun bir hukuki düzen sunmuştur. Bu durum, halkın hukuka ve yönetime olan güvenini artırmış, sosyal barışın korunmasına katkıda bulunmuştur.
İlk Türk Devletlerinde Kurultay, toplumun önde gelen liderlerin, din adamlarının ve bilge kişilerin bir araya gelerek ortak kararlar aldığı bir sistemdi. Bu da, hukuki meselelerin geniş bir katılımla tartışılmasını ve toplumun genel çıkarlarına uygun kararlar alınmasını sağlamıştır.
İlk Türk-İslam devletlerinde hukuki yapı, İslam hukukunun temel ilkeleri olan şer’i hukuk ile eski Türk gelenekleri olan örfi hukukun birleşimi sonucunda oluşmuş, halkın haklarını korumayı ve adaleti sağlamayı amaçlamıştır. Hukuki yapı, şer'i hukuk yani İslam hukuku ile örfi hukuk yani geleneklere dayalı hukuk olmak üzere iki ana unsuru bünyesinde barındırmıştır.
İslam fıkıh kurallarına dayalı olan şeri hukuk; kişisel haklar, aile hukuku (evlenme, boşanma, miras) ve ceza hukuku gibi alanlarda belirleyici rol oynayarak, halkın günlük yaşamında İslam'ın esaslarına uygun davranmasını amaçlamıştır.
Kadılar, şeri mahkemelerde görev alan yargıçlar olarak toplumun hemen her alanında karar verme yetkisine sahipti. Evlilik, boşanma, ticari anlaşmazlıklar, suç ve ceza gibi konuların yanı sıra, yerel yönetimde de etkin bir rol üstlenmişlerdir.
Divan-ı Hümayun, Osmanlı hukuk sisteminde hem en yüksek yargı organı olarak adaletin sağlanmasında, hem de kadılar tarafından çözülemeyen meselelerin görüşülmesi konularında önemli görev ve sorumluluklar üstlenmiştir.
Tanzimat Fermanı, Osmanlı hukuk yapısını modernleştirerek adaletin dağıtılmasında hukukun üstünlüğünü ve bireysel hakları güvence altına almayı amaçlamıştır. Bu fermanla birlikte, kanun önünde eşitlik, can ve mal güvenliği sağlanmış, şeriatın yanında örfi hukukun da etkin olduğu bir sistem kurulmuştur. Ayrıca, gayrimüslimlerin hakları genişletilmiş ve devlet ile halk arasındaki ilişkiler yeniden şekillendirilmiştir.
Kanun-i Esasi (1876), Osmanlı hukuk sistemine önemli etkiler yapmış, padişahın mutlak yetkilerini sınırlayarak hukukun üstünlüğü ilkesini benimsemiştir. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki güçler ayrılığına dayalı bir sistem öngörmüş ve meclisin oluşturulmasıyla demokratik bir hukuk yapısının temelleri atılmıştır.
Tanzimat ile Islahat Fermanları eşitlik, hukuk düzenlemeleri ile modernleşme sürecinin temelini oluşturan birey hakları, hukuk birliği ve toplumsal adalet anlayışını geliştirmiştir.
Darüşşafaka, Darüleytam ve Hilal-i Ahmer gibi sosyal kurumlar, Tanzimat Dönemi’nde eğitime erişim, yetim çocukların korunması ve sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçları karşılamayı amaçlamış sosyal yardımlaşma kurumlarıdır.
hocam cok guzel harıka
YanıtlaSilharika otesi olmus hocam çok saolun
YanıtlaSilhocam allah sizii cennetine loysun cok guzel bayıldımmmmm
YanıtlaSilsaolun hocam
YanıtlaSilbaşarılı bir çalışma oolmuş
YanıtlaSil