A. 1774-1914 YILLARI ARASINDA OSMANLI DEVLETİ VE AVRUPA
1774-1914 Yılları Arasında Osmanlı Devleti ve Avrupa Gelişmeleri (Kronolojik Sıralama)
- 1774 - Küçük Kaynarca Antlaşması: Osmanlı Devleti, Kırım'ı bağımsız hale getirerek Rusya'ya önemli ticari ve dini ayrıcalıklar vermiştir.
- 1783 - Kırım’ın Rusya Tarafından İlhakı: Rusya, Osmanlı'nın korumasından çıkan Kırım'ı tamamen topraklarına katmıştır.
- 1789 - Fransız İhtilali: Milliyetçilik, özgürlük ve eşitlik fikirlerini yayarak Osmanlı Devleti'nde azınlık isyanlarını tetiklemiştir.
- 1792 - Yaş Antlaşması: Osmanlı, Kırım'ın Rusya'ya ait olduğunu resmen kabul etmiştir.
- 1804 - Sırp İsyanı: Osmanlı'dan bağımsızlık isteyen Sırplar, Avrupalı devletlerin desteğiyle ayaklanmıştır.
- 1815 - Viyana Kongresi: Avrupa devletleri, Napolyon savaşlarının ardından yeni bir düzen kurmuş, Osmanlı ise bu süreçte dışlanmıştır.
- 1821 - Rum İsyanı: Mora'da başlayan isyan, Osmanlı'nın güç kaybı yaşamasına neden olmuş ve Yunanistan’ın bağımsızlığına zemin hazırlamıştır.
- 1829 - Edirne Antlaşması: Osmanlı, Yunanistan'ın bağımsızlığını tanımış, Rusya'ya bazı ayrıcalıklar vermiştir.
- 1833 - Hünkâr İskelesi Antlaşması: Osmanlı, Rusya ile ittifak yaparak Boğazları Rusya'nın savaş gemilerine açmıştır.
- 1838 - Balta Limanı Antlaşması: Osmanlı, İngiltere'ye ticari imtiyazlar vererek ekonomisini dışa bağımlı hale getirmiştir.
- 1839 - Tanzimat Fermanı: Osmanlı, hukuk ve yönetimde reform yaparak Avrupa’ya uyum sağlamaya çalışmıştır.
- 1841 - Londra Boğazlar Sözleşmesi: Osmanlı, Boğazlar üzerinde tam egemenliğini kaybederek uluslararası denetime açmıştır.
- 1853-1856 - Kırım Savaşı: Osmanlı, Rusya'ya karşı İngiltere ve Fransa’nın desteğiyle savaşmış ve zafer kazanmıştır.
- 1856 - Islahat Fermanı: Osmanlı, gayrimüslimlere daha fazla haklar tanımış ve Avrupa'dan destek almaya çalışmıştır.
- 1856 - Paris Antlaşması: Osmanlı Devleti Avrupa devleti sayılmış, ancak toprak bütünlüğü Avrupa devletlerinin güvencesine bırakılmıştır.
- 1876 - Kanûn-ı Esâsî’nin İlanı: Osmanlı'nın ilk anayasası ilan edilerek meşrutiyet yönetimine geçilmiştir.
- 1877-1878 - Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi): Osmanlı ağır bir yenilgi alarak Balkanlar’daki hakimiyetini büyük ölçüde kaybetmiştir.
- 1878 - Berlin Antlaşması: Osmanlı, Sırbistan, Karadağ ve Romanya'nın bağımsızlığını kabul etmiş, toprak kayıpları yaşamıştır.
- 1881 - Düyûn-ı Umûmiye İdaresinin Kurulması: Osmanlı borçlarını ödeyemediği için ekonomik yönetimini Avrupalı devletlere bırakmıştır.
- 1908 - II. Meşrutiyet’in İlanı: Meşrutiyet yeniden ilan edilerek anayasal düzene geçiş sağlanmıştır.
- 1911 - Trablusgarp Savaşı: Osmanlı, İtalya ile savaşmış ve Trablusgarp ile 12 Ada'yı kaybetmiştir.
- 1912 - I. Balkan Savaşı: Osmanlı, Balkan devletlerine karşı savaşmış ve büyük toprak kayıpları yaşamıştır.
- 1913 - II. Balkan Savaşı: Osmanlı, Bulgaristan'a karşı savaşarak Edirne'yi geri almıştır.
1- Büyük Devletlerin Osmanlı Devleti Üzerinde Nüfuz Kurma Mücadelesi
yüzyılda Osmanlı Devleti, siyasi ve ekonomik zorluklarla boğuşurken, Avrupalı Büyük Devletler (İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya ve Almanya) Osmanlı toprakları üzerinde nüfuz kurma yarışına girmiştir. Rusya, Panslavizm politikalarıyla Balkanlardaki Slav topluluklarını Osmanlı'ya karşı kışkırtırken, İngiltere ve Fransa Osmanlı'nın ekonomik açıdan kendilerine bağımlı hale gelmesini sağlamıştır. Almanya ise Osmanlı ile yakın askeri ve ekonomik ilişkiler kurarak Ortadoğu'da etkisini arttırmaya çalışmıştır.
2- Viyana Kongresi ve Şark Meselesi (Doğu Sorunu)
1815 Viyana Kongresi, Napolyon Savaşları sonrası Avrupa'da yeni bir siyasi düzeni tesis etmek amacıyla toplanmıştır. Osmanlı Devleti bu kongreye katılmasa da Avrupa'nın Osmanlı topraklarını bölme niyeti burada açıkça ortaya çıkmıştır. Şark Meselesi, Osmanlı Devleti'nin zayıflayan yapısı nedeniyle Avrupalı devletler arasında paylaşılması fikrini içeriyordu. Rusya'nın Balkanlar'daki Slavları Osmanlı'ya karşı kışkırtması, İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı'nın toprak bütünlüğünü koruma politikası gütürmesi Şark Meselesi'nin çekirdeğini oluşturuyordu.
3- 1821 Rum İsyanı ve Yunanistan’ın Kurulması
1821'de Mora Yarımadası'nda başlayan Rum İsyanı, Osmanlı Devleti'nin otoritesine karşı önemli bir meydan okuma olmuştur. Avrupa'nın desteğiyle büyüyen isyan sonucunda 1829 Edirne Antlaşması ile Osmanlı, Yunanistan'ın bağımsızlığını tanımak zorunda kalmıştır. Bu isyan, Osmanlı Devleti'nde milliyetçi hareketlerin yayılmasına öncülük etmiş ve Balkanlarda yeni isyanların önünü açmıştır.
4- Kırım Savaşı ve Paris Antlaşması (1853-1856)
Kırım Savaşı, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında çıkmış, ancak İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı'yı desteklemesiyle uluslararası bir boyut kazanmıştır. Savaş, Osmanlı'nın zayıf durumunu gözler önüne sermiş ve 1856 Paris Antlaşması ile Osmanlı Devleti Avrupa devleti olarak kabul edilmiş, ancak toprak bütünlüğü uluslararası garantörlüğe bırakılmıştır.
5- 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) ve Berlin Kongresi
a. İstanbul (Tersane) Konferansı (23 Aralık 1876): Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki krizleri çözmek için düzenlenen bu konferansta Osmanlı, Avrupa devletlerinin baskılarına boyun eğmemiş ve konferans başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
b. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi): Osmanlı, Rusya karşısında ağır bir yenilgi almış ve Ayastefanos Antlaşması'nı imzalamıştır. Ancak Avrupa devletleri bu antlaşmayı değiştirerek Berlin Kongresi'ni toplamış ve Osmanlı'nın toprak kayıplarını resmileştirmiştir. Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olmuş, Bosna-Hersek Avusturya'ya bırakılmıştır.
6- Asılsız Ermeni İddiaları
yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti'nin zayıflamasıyla, Ermeni topluluklarının bağımsızlık çabaları artmış, Avrupa devletleri ve Rusya'nın kışkırtmalarıyla Osmanlı'ya karşı isyanlar gerçekleşmiştir. 1890'larda Osmanlı yönetimine karşı düzenlenen ayaklanmalar bastırılmış, ancak Avrupa kamuoyunda Osmanlı Devleti aleyhine kara propagandalar yapılmıştır. Ermeni iddiaları, Osmanlı'nın zayıflatılması için Avrupalı devletler tarafından kullanılmış ve 20. yüzyılda büyük bir mesele haline gelmiştir.
yüzyıl Osmanlı tarihi, büyük güçlerin etkisiyle şekillenen siyasi krizlerle doludur. Bu krizlerden biri de "Mısır Sorunu" olarak bilinen ve Osmanlı Devleti'nin en güçlü valilerinden biri olan Mehmet Ali Paşa'nın isyanıyla ortaya çıkan hadisedir.
1- Mehmet Ali Paşa'nın Yükselişi
Mehmet Ali Paşa, Osmanlı Devleti'nin Mısır Valisi olarak 1805 yılında görevine başladı. Fransızlar ve İngilizlerle yaptığı siyasi manevralar, askeri ve idari reformları ile Mısır'da büyük bir güç kazandı. Mısır'ı modernleştirmek adına Avrupa'dan teknik uzmanlar getirtti, orduyu yeniledi ve sanayi tesisleri kurarak ekonomiyi güçlendirdi.
2- Mısır Sorunu'nun Ortaya Çıkışı
Mehmet Ali Paşa, Osmanlı yönetiminde söz sahibi olmak ve merkezi otoriteyi zayıflatmak amacıyla 1831 yılında isyan etti. Osmanlı padişahı II. Mahmud, isyanı bastırmak için Osmanlı ordusunu harekete geçirdi ancak Mehmet Ali Paşa'nın kuvvetleri Osmanlı ordusunu yendi ve Kütahya'ya kadar ilerledi. Bu gelişmeler Osmanlı Devleti'ni büyük bir krize sürükledi ve Osmanlı Devleti, 1833'te Kütahya Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı.
3- Kütahya Antlaşması ve Londra Konferansı
Kütahya Antlaşması ile Osmanlı Devleti, Mehmet Ali Paşa'ya Mısır ve Suriye valiliklerini verdi. Ancak bu durum Osmanlı Devleti'nin bağımsızlığını tehdit ettiği için II. Mahmud, 1839 yılında Mehmet Ali Paşa'ya karşı yeni bir ordu hazırladı. Osmanlı ordusu Nizip Savaşı'nda Mehmet Ali Paşa'ya yenildi. Osmanlı Devleti'nin iç meselelerine karışan büyük Avrupa devletleri, 1840 Londra Konferansı'nı düzenleyerek Mısır Sorunu'nu uluslararası bir mesele haline getirdi. Konferans sonucunda Osmanlı Devleti'nin kontrolünde kalmak kaydıyla Mehmet Ali Paşa ve ailesine Mısır'ın yönetimi verildi. Böylece Mısır, Osmanlı'dan yarı bağımsız bir eyalet haline geldi.
4- Mısır Sorunu'nun Sonuçları
Osmanlı Devleti, merkezi otoritesini kaybetmeye başladı.
Mehmet Ali Paşa hanedanı, Mısır'ı fiilen yönetmeye devam etti.
Avrupa devletleri, Osmanlı Devleti'nin iç işlerine daha fazla müdahil olmaya başladı.
Boğazlar ve Osmanlı üzerindeki büyük güçlerin etkisi arttı.
5- BOĞAZLAR MESELESİ
Boğazlar Meselesi, Osmanlı Devleti'nin jeopolitik önemi nedeniyle büyük devletlerin ilgi odağı haline gelmesine neden olan en önemli diplomatik konulardan biridir. İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolü, Osmanlı Devleti'nin uluslararası ilişkilerinde belirleyici bir unsur olmuştur.
6- Osmanlı'nın Boğazlar Üzerindeki Hakimiyeti
Boğazlar, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren stratejik bir öneme sahipti. Osmanlı, 1453'te İstanbul'un fethi ile Karadeniz ve Akdeniz arasında tam denetimi sağladı. Ancak 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı'nın zayıflaması, Boğazlar üzerindeki hakimiyetini tartışmalı hale getirdi.
7- Hünkâr İskelesi Antlaşması (1833)
Mısır Sorunu nedeniyle Osmanlı Devleti, Rusya'nın yardımına ihtiyaç duydu. Bunun karşılığında Osmanlı, Rusya ile Hünkâr İskelesi Antlaşması'nı imzaladı. Bu anlaşmaya göre Osmanlı, savaş durumunda Boğazları Rusya'nın kullanımına açacak ancak diğer devletlere kapatacaktı. Bu durum, İngiltere ve Fransa'yı rahatsız etti ve Boğazlar Meselesi'ni uluslararası bir sorun haline getirdi.
8- 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi
Büyük devletler, Osmanlı Devleti'ni denetim altına almak amacıyla 1841 yılında Londra'da Boğazlar Sözleşmesi'ni imzaladılar. Buna göre:
Boğazlar, Osmanlı Devleti'nin kontrolünde kalacaktı.
Osmanlı barış döneminde Boğazları tüm savaş gemilerine kapalı tutacaktı.
Bu karar, Osmanlı Devleti'nin uluslararası alanda tam bağımsız hareket etmesini zorlaştırdı.
9- Boğazlar Meselesi'nin Sonuçları
Osmanlı Devleti, Boğazlar üzerindeki egemenliğini büyük devletlerin kararlarına bağımlı hale getirdi.
Rusya, Boğazlar üzerindeki etkisini artırmaya çalıştı.
İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti'ni Rusya'ya karşı koruma politikası izledi.
Osmanlı Devleti, Boğazlar üzerindeki tam kontrolünü kaybederek Avrupa siyasetine bağımlı hale geldi.
Sonuç
Mısır Sorunu ve Boğazlar Meselesi, Osmanlı Devleti'nin 19. yüzyıldaki en büyük diplomatik krizlerinden ikisiydi. Mısır, Osmanlı'dan fiilen koparak hanedan yönetimi altında kaldı. Boğazlar ise Osmanlı'nın egemenliğinde görünse de uluslararası güçlerin kontrolüne açık hale geldi. Bu gelişmeler Osmanlı Devleti'nin çöküş sürecini hızlandıran önemli etkenler arasında yer aldı.
D- Osmanlı-Rus Rekabeti (1768-1914)
Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasındaki rekabet, 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yoğunlaşmış ve 20. yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir. Bu dönemde gerçekleşen savaşlar ve diplomatik gelişmeler, iki devletin siyasi, askeri ve ekonomik durumlarını önemli ölçüde etkilemiştir.
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı ve Küçük Kaynarca Antlaşması
1768 yılında başlayan Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlıların Rus ilerleyişini durdurma çabalarının bir sonucuydu. Ancak Osmanlı ordusu ağır yenilgiler aldı ve 1774’te Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla:
Osmanlı Devleti, Kırım Hanlığı’nın bağımsızlığını kabul etti.
Rusya, Karadeniz’de serbestçe donanma bulundurma hakkı kazandı.
Rusya, Osmanlı topraklarında Ortodoksların hamiliğini üstlendi.
Bu antlaşma, Osmanlı Devleti için büyük bir kayıp olup Rusya’nın Osmanlı topraklarına müdahale etmesinin önünü açmıştır.
1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı ve Yaş Antlaşması
Osmanlılar, 1787’de Kırım’ı geri almak amacıyla Rusya’ya savaş açtı. Ancak Osmanlı ordusu tekrar ağır yenilgiler aldı ve 1792’de Yaş Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile:
Osmanlılar Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu resmen kabul etti.
Dinyester Nehri, Osmanlı-Rus sınırı olarak belirlendi.
Bu gelişmeler, Rusya’nın Karadeniz’de güç kazanmasını ve Osmanlı Devleti’nin zayıflamasını hızlandırdı.
19. Yüzyılda Osmanlı-Rus Rekabeti
1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı ve Bükreş Antlaşması
Napolyon Savaşları sırasında Osmanlılar, Fransa’nın etkisiyle Rusya’ya savaş açtı. Ancak savaş Osmanlılar için yine başarısızlıkla sonuçlandı. 1812’de imzalanan Bükreş Antlaşması ile:
Osmanlılar Besarabya’yı Rusya’ya bırakmak zorunda kaldı.
Eflak ve Boğdan’a bazı ayrıcalıklar tanındı.
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması
Yunan isyanının bastırılması sürecinde Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Osmanlılar büyük kayıplar verdi ve Edirne Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşma ile:
Yunanistan bağımsızlığını kazandı.
Rusya, Osmanlı topraklarında ticaret ve serbest geçiş haklarını genişletti.
1853-1856 Kırım Savaşı ve Paris Antlaşması
Rusya’nın Osmanlı topraklarında nüfuzunu artırma çabaları, Avrupa devletlerini endişelendirdi. Osmanlı Devleti, İngiltere ve Fransa’nın desteğiyle Rusya’ya karşı savaşa girdi. 1856 Paris Antlaşması ile:
Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü Avrupa devletlerinin garantisi altına alındı.
Karadeniz tarafsız hale getirildi ve Rusya burada donanma bulunduramayacaktı.
Kırım Savaşı, Osmanlı Devleti’nin Avrupa’nın desteğine bağımlı hale gelmesine neden oldu.
93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) ve Berlin Antlaşması
Rusya, Balkanlardaki Slav halklarını destekleyerek Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Osmanlılar büyük bir yenilgiye uğradı ve 1878’de Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Ancak Avrupa devletlerinin müdahalesiyle bu antlaşma yerine Berlin Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya göre:
Osmanlı Devleti, Sırbistan, Karadağ ve Romanya’nın bağımsızlığını kabul etti.
Bulgaristan, özerk bir prenslik haline getirildi.
Kars, Ardahan ve Batum Rusya’ya bırakıldı.
Bu savaş Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki hâkimiyetini ciddi şekilde sarstı.
Osmanlı-Rus Rekabetinin Son Dönemi (1900-1914)
yüzyılın başlarında Osmanlı ve Rusya arasındaki rekabet devam etti. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilan edilmesi ve Osmanlı Devleti’nin modernleşme çabaları, Rusya ile olan ilişkileri kısmen yumuşattı. Ancak Balkan Savaşları (1912-1913) sırasında Osmanlı Devleti büyük toprak kayıplarına uğradı. 1914’te I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlı Devleti, Almanya’nın yanında savaşa girerken, Rusya ise İtilaf Devletleri safında yer aldı. Bu savaş Osmanlı-Rus rekabetinin son büyük çatışmalarından biri oldu.
E- BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDE BLOKLAŞMA VE OSMANLI DEVLETİ’NİN İTTİFAK ARAYIŞLARI
1. AVRUPA DEVLETLERİ ARASINDA BLOKLAŞMA
yüzyılın sonlarına doğru Avrupa'da sanayileşme, sömürgecilik ve milliyetçilik hareketleri büyük güçler arasında rekabeti artırdı. Bu durum, devletleri siyasi ve askeri bloklar oluşturmaya zorladı. Özellikle Almanya’nın güçlenmesi ve sömürgecilik yarışında İngiltere ve Fransa gibi köklü devletlere meydan okuması, Avrupa’da kutuplaşmalara neden oldu. Sonuç olarak iki büyük ittifak doğdu:
1.1. Üçlü İttifak (1882)
Almanya’nın kurucusu ve Şansölyesi Otto von Bismarck, Avrupa'da dengeleri Almanya lehine şekillendirmek için çeşitli ittifaklar kurmaya başladı. Üçlü İttifak adı verilen bu grup şu ülkelerden oluşuyordu:
Almanya: Avrupa’nın yeni yükselen gücü olarak, sanayileşmesini ve siyasi etkinliğini artırmak istiyordu.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu: Balkanlar’daki Rus tehdidine karşı Almanya’nın desteğine ihtiyaç duyuyordu.
İtalya: Sömürgecilik faaliyetlerinde İngiltere ve Fransa ile rekabet halindeydi ve Almanya'nın desteğini almak istiyordu.
Ancak İtalya, 1915'te taraf değiştirerek İtilaf Devletleri’ne katılmıştır.
1.2. Üçlü İtilaf (1907)
Üçlü İttifak’a karşılık olarak İngiltere, Fransa ve Rusya arasında Üçlü İtilaf oluşturuldu:
İngiltere: Denizlerdeki üstünlüğünü korumak istiyor ve Almanya’nın sömürgecilik yarışındaki yükselişinden rahatsız oluyordu.
Fransa: 1871’de Almanya’ya kaptırdığı Alsas-Loren bölgesini geri almak istiyordu.
Rusya: Balkanlar ve Osmanlı topraklarında etkinlik kazanmak, sıcak denizlere inmek istiyordu.
Bu iki blok arasındaki rekabet, savaşın kaçınılmaz hale gelmesine neden oldu.
2. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDE OSMANLI DEVLETİ’NİN İTTİFAK ARAYIŞLARI
Osmanlı Devleti, 19. yüzyılın sonlarında ciddi siyasi, askeri ve ekonomik sorunlarla mücadele ediyordu. Bu nedenle 20. yüzyılın başında, yaklaşan savaşta yalnız kalmamak ve topraklarını koruyabilmek için güçlü bir ittifaka katılmak istiyordu.
2.1. Osmanlı Devleti’nin İngiltere ve Fransa ile İttifak Çabaları
Osmanlı Devleti öncelikle İngiltere ve Fransa ile ittifak kurmak istedi. Bunun başlıca nedenleri:
Osmanlı Devleti'nin güçlü donanması olmadığı için deniz gücü üstün olan İngiltere’nin korumasına ihtiyaç duyması,
İngiltere’nin uzun yıllar Osmanlı’yı Rusya’ya karşı denge unsuru olarak görmesi,
Fransa’nın Osmanlı Devleti ile tarihi ilişkileri.
Ancak İngiltere ve Fransa, Osmanlı’yı "hasta adam" olarak görmekte ve ittifak için uygun bir ortak olarak değerlendirmemekteydi. Bu yüzden Osmanlı’nın teklifleri reddedildi.
2.2. Osmanlı-Almanya Yakınlaşması
Osmanlı Devleti, İngiltere ve Fransa tarafından reddedilince Almanya'ya yöneldi. Almanya, Osmanlı Devleti’ni şu nedenlerle yanına çekmek istiyordu:
Osmanlı’nın stratejik konumu sayesinde İngiltere ve Fransa’nın sömürge yollarını tehdit edebilmek,
Osmanlı’nın insan gücü ve ham madde kaynaklarından yararlanmak,
Osmanlı toprakları üzerinden Bağdat Demiryolu Projesi gibi stratejik yatırımları hayata geçirmek.
2 Ağustos 1914'te Osmanlı ile Almanya arasında gizli bir ittifak anlaşması imzalandı. Böylece Osmanlı Devleti, Almanya’nın yanında savaşa girmeye hazırlanıyordu.
2.3. Osmanlı’nın Savaşa Girişi
Osmanlı Devleti savaşın ilk başlarında tarafsız kalmaya çalışsa da, Alman Goeben ve Breslau gemilerinin Osmanlı sularına sığınması ve Osmanlı bayrağı altında Rus limanlarını bombalaması üzerine 29 Ekim 1914’te savaşa girmiş oldu.
Sonuç olarak:
Osmanlı Devleti Almanya'nın yanında savaşa katıldı.
Osmanlı toprakları savaş alanına döndü.
Çanakkale, Kafkas, Kanal, Hicaz-Yemen gibi cepheler açıldı.
F- OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
Osmanlı Devleti’nde demokratikleşme süreci, modernleşme çabalarıyla birlikte gelişmiş ve Batı’dan etkilenerek şekillenmiştir. 19. yüzyılda Osmanlı toplumunda bireysel hak ve özgürlükler ile hukuk sisteminde reformlar gerçekleştirilmiş, halkın yönetime katılımı konusunda çeşitli adımlar atılmıştır. Bu süreçte ilan edilen fermanlar ve anayasal düzenlemeler, Osmanlı’nın merkeziyetçi yapısını dönüştürmeye yönelik önemli girişimler olmuştur.
1. Sened-i İttifak (1808)
Osmanlı tarihinde merkezi otorite ile taşradaki ayanlar (yerel yönetici sınıf) arasındaki ilk yazılı anlaşma olan Sened-i İttifak, II. Mahmud döneminde imzalanmıştır. Bu belge ile padişah, taşradaki ayanların varlığını resmen tanımış ve onların belirli haklarını kabul etmiştir. Sened-i İttifak, Osmanlı tarihinde anayasal gelişmelerin ilk adımı olarak değerlendirilir ve merkezi yönetimin mutlak otoritesinin sınırlandığını gösterir.
2. Tanzimat Fermanı (1839)
Abdülmecid tarafından ilan edilen Tanzimat Fermanı, Osmanlı hukuk sisteminde köklü değişiklikleri öngörmüştür. Bu fermanın en önemli özellikleri şunlardır:
Tüm Osmanlı tebaasına (Müslüman ve gayrimüslim) eşit haklar tanınmıştır.
Can, mal ve namus güvenliği devlet güvencesi altına alınmıştır.
Vergi sisteminde adalet sağlanmaya çalışılmış ve askerlik zorunluluğu belirli kurallara bağlanmıştır.
Yargı sisteminde reformlar öngörülerek hukuk devleti anlayışı geliştirilmeye çalışılmıştır.
Bu ferman, Osmanlı toplumunda bireysel hak ve özgürlükler konusunda atılan ilk büyük adımlardan biri olarak kabul edilir.
3. Islahat Fermanı (1856)
Islahat Fermanı, Tanzimat Fermanı’nın devamı niteliğinde olup özellikle gayrimüslim haklarına odaklanmıştır. Paris Antlaşması (1856) öncesinde Avrupalı devletlerin baskısı sonucu ilan edilmiştir. Başlıca hükümleri şunlardır:
Gayrimüslimlere devlet memuru olma hakkı verilmiştir.
Vergilendirmede eşitlik sağlanmıştır.
Mahkemeler herkese açık hale getirilmiştir.
Din ve mezhep özgürlüğü genişletilmiştir.
Bu ferman, Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma sürecindeki en önemli aşamalardan biri olarak görülmektedir.
4. Kanûn-ı Esâsî’nin İlanı (23 Aralık 1876)
Osmanlı’nın ilk anayasası olan Kanûn-ı Esâsî, Sultan II. Abdülhamid tarafından ilan edilmiştir. Bu anayasa ile Osmanlı Devleti anayasal monarşiye geçiş yapmış, meşrutiyet dönemi başlamıştır. Öne çıkan maddeleri şunlardır:
Halkın temsil edildiği Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan kurulmuştur.
Padişahın yetkileri devam etse de meclis önemli kararlar alabilmiştir.
Temel hak ve özgürlükler anayasal güvence altına alınmıştır.
Ancak, 1878’de II. Abdülhamid meclisi feshederek istibdat dönemini başlatmıştır.
5. Osmanlı Hukuk Sisteminde Değişim
Osmanlı hukuk sistemi, Tanzimat ve Islahat Fermanları ile büyük değişim geçirmiştir. Şeri hukuk yanında Batı hukukuna dayalı kanunlar çıkarılmıştır. Önemli gelişmeler şunlardır:
1858 Ceza Kanunu ve 1868 Nizamîye Mahkemeleri kurulmuştur.
1877’de Mecelle hazırlanarak özel hukuk alanında kodifikasyon sağlanmıştır.
Hukuk eğitimi için modern okullar açılmıştır.
Bu değişimler Osmanlı’da hukuk sistemini laikleştirme yolunda atılmış adımlar olarak görülmektedir.
6. Osmanlı Devleti’nde Dağılmayı Önlemeye Yönelik Fikir Akımları
Osmanlı Devleti’nin çöküşünü önlemek için çeşitli düşünce akımları geliştirilmiştir:
a. Osmanlıcılık
Osmanlı Devleti’ndeki tüm halkları eşit vatandaş olarak kabul etmeyi amaçlamıştır.
Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde etkili olmuştur.
Ancak, milliyetçilik hareketleri nedeniyle başarılı olamamıştır.
b. İslamcılık
Müslüman unsurların birlikteliğini savunmuştur.
II. Abdülhamid tarafından desteklenmiştir.
Pan-İslamizm politikası ile Osmanlı’nın birliğini koruma hedeflenmiştir.
c. Türkçülük
Türk milletinin birliğini ve bağımsızlığını savunmuştur.
II. Meşrutiyet Dönemi’nde özellikle Jön Türkler tarafından benimsenmiştir.
Ziya Gökalp gibi isimler bu düşünceyi geliştirmiştir.
7. Osmanlı Devleti’nde Seçim ve Meclis Kültürü
Osmanlı’da halkın yönetime katılımı için seçimler ve meclisler kurulmuştur. Başlıca gelişmeler şunlardır:
1876 Anayasası ile Meclis-i Mebusan kurulmuş, halk ilk kez temsil edilmiştir.
1908’de II. Meşrutiyet ilan edilerek çok partili hayata geçiş sağlanmıştır.
1912’de ilk modern seçim kanunu hazırlanmıştır.
Osmanlı Parlamentosu’nda farklı milletlerden temsilciler yer almıştır.
Bu gelişmeler Osmanlı’da halkın siyasal süreçlere katılımını sağlamış ve demokratikleşme yolunda önemli bir aşama olmuştur.
G. OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER VE SONUÇLARI
Osmanlı Devleti, uzun tarihi boyunca birçok askeri ve siyasi müdahaleye sahne olmuştur. Bu müdahaleler, özellikle modernleşme döneminde yoğunlaşarak devletin yönetiminde köklü değişikliklere neden olmuştur. 19. ve 20. yüzyıllarda meydana gelen darbeler, Osmanlı siyasetinde önemli kırılma noktaları yaratmış ve devletin yapısal dönüşümüne katkıda bulunmuştur.
1. 1876 Darbesi
1876 Darbesi, Osmanlı tarihindeki en önemli darbelerden biri olup, Osmanlı padişahı Abdülaziz'in tahttan indirilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu darbe, dönemin reformcu bürokratları, askerleri ve aydınları tarafından gerçekleştirilmiş olup, özellikle Mithat Paşa ve Hüseyin Avni Paşa gibi devlet adamları ön planda yer almıştır.
Nedenleri:
Osmanlı Devleti’nin mali ve ekonomik kriz içinde bulunması,
Batılı reformları destekleyen kesimlerin daha modern bir yönetim istemesi,
Abdülaziz’in reform karşıtı tutumu ve otoriter yönetim tarzı,
Avrupa’daki anayasal hareketlerin Osmanlı aydınları üzerinde etkili olması.
Sonuçları:
Abdülaziz tahttan indirilerek yerine V. Murad getirildi.
Kısa süre sonra V. Murad'ın akli dengesinin bozuk olduğu gerekçesiyle tahttan indirilmesi ve yerine II. Abdülhamid’in geçirilmesi.
Meşrutiyetin ilan edilmesi ve 1876 Kanun-i Esasi’sinin hazırlanması.
Ancak, II. Abdülhamid’in 1878’de meclisi kapatarak istibdat dönemini başlatması.
2. 1909 Darbesi (31 Mart Vakası)
1909 Darbesi, Osmanlı tarihindeki en önemli karşı darbe girişimlerinden biri olarak kabul edilir. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle birlikte, İttihat ve Terakki Cemiyeti devlet yönetiminde etkin hale gelmişti. Ancak, meşrutiyet karşıtı grupların tepkisi büyüyerek bir isyana dönüştü. 13 Nisan 1909’da (Rumi takvime göre 31 Mart) gerçekleşen bu isyan, İstanbul'da geniş çaplı bir ayaklanmaya yol açtı.
Nedenleri:
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin baskıcı politikaları,
Meşrutiyet karşıtlarının geleneksel Osmanlı yönetimine geri dönme arzusu,
Orduda ve medrese çevrelerinde reformlara yönelik tepkilerin artması.
Sonuçları:
Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girerek isyanı bastırması,
II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ve yerine V. Mehmed Reşad’ın geçirilmesi,
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin devlet yönetiminde daha da güçlenmesi,
Meşrutiyet’in kesin olarak pekiştirilmesi.
3. 1913 Darbesi (Babıali Baskını)
1913 Darbesi, Osmanlı siyasetinde İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kesin hâkimiyetini sağladığı olay olarak bilinir. 23 Ocak 1913'te, Enver Paşa liderliğindeki İttihatçılar, Babıali’yi basarak hükümeti zorla değiştirmiştir.
Nedenleri:
Balkan Savaşları'nda Osmanlı’nın büyük toprak kayıplarına uğraması,
Sadrazam Kamil Paşa’nın Batı yanlısı politikalar izlemesi ve İttihatçılar tarafından yetersiz görülmesi,
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin mutlak iktidarı ele geçirmek istemesi.
Sonuçları:
Sadrazam Kamil Paşa’nın zorla görevden alınması,
Mahmut Şevket Paşa’nın sadrazam yapılması,
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tam anlamıyla devlet yönetimini ele geçirmesi,
Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’na giden yolda hızla militarist bir yapıya evrilmesi.
4. Darbeler Döneminde Toprak Kayıpları
Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında gerçekleşen darbeler, yalnızca iç siyaseti değil, aynı zamanda ülkenin toprak bütünlüğünü de derinden etkilemiştir. Darbeler dönemi, aynı zamanda büyük savaşların ve isyanların yaşandığı bir sürece denk gelmektedir.
1876 Darbesi ve Sonrası:- 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda Osmanlı Devleti büyük toprak kayıplarına uğramıştır.
- Ayastefanos ve Berlin Antlaşmaları ile Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsızlıklarını kazanmış, Bulgaristan özerk hale gelmiştir.
- Kars, Ardahan ve Batum Rusya’ya bırakılmıştır.
1909 Darbesi ve Sonrası:
II. Meşrutiyet’in ilanı ve ardından gelen yönetim değişiklikleri Osmanlı’yı daha da zayıflatmıştır.
1911’de Trablusgarp Savaşı ile Osmanlı, Libya ve 12 Ada’yı İtalya’ya kaptırmıştır.
1912-1913 Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı, Balkanlardaki neredeyse tüm topraklarını kaybetmiştir.
1913 Darbesi ve Sonrası:
Babıali Baskını sonrasında İttihat ve Terakki yönetimi Osmanlı’yı I. Dünya Savaşı’na sokmuştur.
1914-1918 arasındaki savaş sonucunda Osmanlı Devleti fiilen sona ermiş, Arap toprakları kaybedilmiştir.
1920’de imzalanan Sevr Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin büyük bölümü işgal edilmiştir.
11. SINIF TARİH ÜNİTE DERS NOTLARI:
.................
ETKİNLİKLER
11. SINF TARİH, 4.ÜNİTE
"Açık uçlu ve Çoktan Seçmeli Sorular, Kelime Bulmaca ve Kelime Eşleştirme, Bilgi Kartları, Tarihte İlkler ve Enler, Tarihsel Kronoloji,."
Daha Fazla Oku
Sizin Görüşünüz Bizim İçin Değerli!