12.Sınıf | Çağdaş Türk ve Dünya T. | 5.Ünite | KÜRESELLEŞEN DÜNYA
5. ÜNİTE KÜRESELLEŞEN
DÜNYA
Küreselleşme: Mal,
hizmet ve sermayenin artan hareketliliği sonucunda toplumlar arasındaki
iletişim ve etkileşimin, ekonomik bütünleşmenin ve karşılıklı bağımlılığın
artmasıdır. 1980’lerde etkisini arttırmış ve günümüzde zirveye ulaşmıştır.
SSCB’nin
Dağılması ve Türk Cumhuriyetleri:
1991’de SSCB’nin
dağılması sonrası Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk cumhuriyetleri
(Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan)
bağımsızlıklarını kazandı. Bunları tanıyan ilk devlet Türkiye oldu.
Bu yeni
cumhuriyetlerle yakın iş birliği içinde olan Türkiye, bu ülkelerin
sahip olduğu enerji kaynak-larının Batı’ya aktarılmasında kazanımlar elde etti
ama yine de işbirliği istenen seviyede değildir.
Türkiye, Azerbaycan
enerji piyasasına 2 projeyle girdi:
a-) Bakü-Tiflis-Ceyhan
Boru Hattı : Azerbaycan petrolünü Gürcistan ve
Türkiye üzerinden Akdeniz’e taşıyan petrol boru hattıdır.
b-) Şahdeniz
Projesi : Azerbaycan’ın Hazar Denizi’ndeki enerji alanı Şahdeniz’den çıkan
doğal gazı Erzurum ve Ankara üzerinden Avrupa’ya taşıyan doğal gaz
boru hattıdır.
Ermenistan’ın
1990’ların başında Dağlık Karabağ bölgesini (Azeri topraklarının % 20’sini
oluşturur) işgal etmesi sonucu 1 milyon Azeri mülteci durumuna düşmüştür.
26 Şubat 1992’de Rus askerlerinin desteklediği Ermeniler “Hocalı
Katliamı”nda 613 Azeri Türkünü katletmiştir.
SSCB’nin
Dağılması Sonrası Avrupa’daki Gelişmeler :
SSCB’nin
liderliğindeki Doğu Bloku, 1975’teki Helsinki Deklarasyonu sonrasında
dağılmanın işaretlerini vermeye başladı. 1985’Te SSCB devlet başkanlığına gelen
Mihail Gorbaçov’un uygulamaya koyduğu Glastnost (Şeffaflık)
ve Perestroyka (Yeniden Yapılanma) politikası ile SSCB
dağılma sürecine girdi
Çekoslovakya :
Avrupa’da barış,insan
hakları ve demokrasi ortamına zemin hazırlamak için imzalanan Helsinki
Deklarasyonu’na olumlu tepki veren ilk Doğu Bloku ülkesidir. 1988’de
Sovyet düzenine başkaldıran ülkede 1989 yılında komünist
rejim “Kadife Devrim”le kansız biçimde yıkıldı.
1993’te ülke
barışçıl biçimde Çek Cumhuriyeti ve Slovakya adıyla ikiye
ayrıldı. Çek Cumhuriyeti 2016’da ismini Çekya olarak değiştirdi.
Polonya :
Stratejik ve
jeopolitik öneminden dolayı Polonya üzerindeki SSCB kontrolü
diğer ülkelerde-kinden fazlaydı; Polonya’daki en ufak demokratik
hareketlere sert biçimde müdahale ediliyordu. Glastnost ve Perestroyka
politikasından cesaret ala ülkede komünist yönetim 1990’da yıkıldı.
Doğu Almanya :
II. Dünya Savaşı’ndan
sonra SSCB tarafından kurulan bu devlet SSCB’ye en sadık devletti. Glastnost ve
Perestroyka’dan fazla etkilenmedi. 1989’da Berlin Duvarı yıkıldı, 1990’da
iki Almanya birleşerek Almanya Cumhuriyeti adını aldı (Komünist rejim
yıkıldı) (Film Ön.: Elveda Lenin).
Romanya : Diktatör
Nikolay Çavuşesku’nun 1989’da kurşuna dizilmesiyle komünist idare yıkıldı.
Bulgaristan : Doğu
Almanya’dan sonra SSCB’nin en sadık 2. uydusuydu. 1989’da demokrasiye geçti.
Baltık Ülkeleri
(Letonya-Litvanya-Estonya) : 1940’tan beri
SSCB idaresinde olan bu üç ülke 1991’de bağımsızlıklarını kazandı.
Ukrayna : 1989’da
bağımsız oldu.
YUGOSLAVYA :
Sırpların etkisi diğerlerine
göre daha fazlaydı. 1989’da Doğu Bloku’nda başlayan demokratikleşme hareketleri
Yugoslavya’yı da etkiledi. 1991’de Slovenya, Hırvatistan ve Makedonya
bağımsızlığını ilân etti. Karadağ ve Sırbistan birleşerek Yeni
(Federal) Yugoslavya’yı kurdu. Aliya İzzetbegoviç liderliğinde-ki
Bosna-Hersek ise 1992’de bağımsızlığını ilân etti. Fakat Bosna-Hersekli
Sırplar isyan etti ve Sırbistan da bu isyana destek verince
iç savaş çıktı.
Bosna
Savaşı (1992-1995) :
Hem Sırpların, hem
Hırvatların saldırısına uğrayan Bosnalı Müslümanlar, Avrupa’nın duyarsızlığıyla
karşılaşınca uygulanan vahşet, soykırım boyutlarına vardı. Sırp general Ratko
Mladiç 1995’te 8372 Boşnak’ı öldürdü (Srebrenica
Katliamı). İç savaş sırasında yaklaşık 300 bin Boşnak
katledilirken 500 toplu mezar ortaya çıkarıldı. Mostar Köprüsü tarihî eserler
yok edildi.
Bosna-Hersek’i
tanıyan ilk ülke olan Türkiye, iç savaş boyunca Boşnakların
haklarını savundu. Sırplarla aynı ırk ve mezhepten olan Ruslar
savaş boyunca Sırpları destekledi. ABD ve NATO Sırplara yönelik
birkaç göstermelik bombardımandan öteye gitmezken AB üyesi
ülkeler de Boşnak mültecileri ülkelerine almadılar. Kuveyt’in işgali
sırasında dünyayı ayağa kaldıran BM de Boşnakların katledilmesi-ne göz
yumdu. Bosna Savaşı,II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da en fazla
insanın öldüğü savaştır.
Kosova
Savaşı (1999) :
Sırbistan içinde
özerk bir bölge olan Kosova, 1992’de bağımsızlığını ilân etti ancak
Sırplar bunu tanı-madı. 1997’de Sırp-Kosova çatışmaları başladı.
Kosova’daki Müslüman Arnavutlar 1999’da Sırplara karşı Kosova
Kurtuluş Ordusu (UÇK)’nu kurdu.
1999’da Sırp
katliamları tüm Kosova’ya yayıldı. Ancak Bosna Savaşı’ndaki
kötü imajını değiştirmek isteyen NATO bu sefer müdahale ederek
savaşı durdurdu. Kosova 2008’de resmen bağımsız oldu.
AB’nin
Genişlemesi :
1973: İngiltere, 1981: Yunanistan, 1986: İspanya
ve Portekiz, 1995: Avusturya, İsveç ve Finlandiya, 2004: Çek
Cumhuriyeti, Slovakya, Letonya, Litvanya, Estonya, Malta, Macaristan, Polonya,
Slovenya ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi, 2007: Romanya ve
Bulgaristan, 2013: Hırvatistan
KÜRESELLEŞEN DÜNYADA
ORTADOĞU
1948’de Filistin
topraklarının % 56’sını işgal ederek kurulan İsrail’e karşı Yaser
Arafat tarafından 1959’da El Fetih, 1964’te ise
Mısır Devlet Başkanı Nasır’ın çabalarıyla Ahmet Şükari tarafından Filistin
Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kuruldu (Arafat 1967 sonrası
FKÖ’nün de başına geçti)
İntifada : Filistin
halkının 1987’de İsrail’e karşı başlattığı direniştir.
1987’dekine Birinci İntifada denir.
Not:
FKÖ, 1988’de Yaser Arafat önderliğinde bağımsız Filistin Devleti’nin
kurulduğunu açıkladı.
2000’de İsrailli
Ariel Şaron’un Harem-i Şerif’i ziyareti
sonrası II. İntifada (El Aksa İntifadası) başladı.
1990
ve 2003 Körfez Savaşları :
Irak lideri Saddam
Hüseyin’in 1990’da Kuveyt’i işgali nedeniyle başlayan savaş, dünyanın yeniden
yapılanmasının ilk adımı oldu. 17 Ocak 1991’de ABD liderliğindeki
koalisyon, Irak’a yönelik “Çöl Fırtı-nası” operasyonunu başlattı. 2
Mart 1991’de Saddam yenildi, Kuveyt yeniden bağımsız oldu.
2003’teki II. Körfez
Savaşı’nda ise ABD, Saddam’ın kitle imha silahları ürettiği, El Kaide
terör örgütü-nün Irak’ta mevzilendiği gibi gerekçelerle (BM’nin Irak’ta
kitle imha silahı olmadığına dair raporuna rağmen) Irak’ı işgal etti.
Sonrasında başlayan iç savaş ise hâlâ tam anlamıyla bitmiş değildir.
11
Eylül Sonrası ABD Dış Politikası :
11 Eylül 2001’de
dünya tarihinin en önemli terör saldırılarından biri gerçekleşti. El
Kaide üyeleri, kaçırdıkları uçaklarla New York’ta bulunan Dünya
Ticaret Merkezi binalarına (İkiz Kuleler) ve Washington’da bulunan ABD Savunma
Bakanlığı (Pentagon)’a aynı anda saldırdı
11 Eylül saldırısı,
terörist grupların ABD’yi kendi topraklarında ve doğrudan vurma gücüne sahip
olduğunu gösterdi. Bundan sonra ABD terörle mücadele adı altında daha
saldırgan bir dış politika izlemeye başladı. Terörist
grupları barındırdıkları iddiasıyla 2001’de Afganistan’ı, 2003’te
Irak’ı işgal etti. ABD Başkanı George W. Bush, ABD’nin
dokunulmazlık ve yenilmezlik efsanesini yok eden bu saldırılarla
yaşadığı prestij kaybını telafi etmek için güvenlik politikasında
değişikliğe gitti.
Bush Doktrini :
“Önleyici
Savaş Doktrini” de denir. 2002’de yayınlanan bu politika, tüm
dünyayı bir savaş alanı olarak görür. Potansiyel tehdit
oluşturan, ileride sorun yaratması muhtemel her oluşum veya ülkeyi “vurulmadan önce
vurma”yı, hatta gerekirse o ülkenin rejimini değiştirmeyi esas alır. Bu
doktrinde düşman kavramının belirsiz olması, ABD’ye istediği hedefi vurma
imkanını vermiştir.
ABD, Güney Sudan’ın
2011’deki bağımsızlık ilânı ederek Sudan’dan ayrılmasını desteklemiş,
hatta bağımsızlığının garantörü olmuştur (Güney Sudan’daki petrol
rezervleri nedeniyle).
Ortadoğu’da
Su Sorunu :
Dünyada genel bir
sorun olan su sıkıntısı, Ortadoğu’da daha yoğun hissedilmektedir. Dicle,
Fırat ve Asi gibi sınır aşan akarsuların varlığı, bölge ülkeleri arasında
sorunlara neden olmaktadır
Türkiye-Irak-Suriye
ilişkileri 1920-1960 arasında olumluydu. 1960’lardan sonra su sorunu bölgenin
gündemine oturmuş ve ilişkiler bozulmuştur. Türkiye’deki GAP ve
Suriye’deki Fırat Vadisi Projesi gibi su projeleri ilişkileri daha da germiştir
Dicle ve Fırat’ı
“sınır aşan akarsular” olarak değerlendiren Türkiye, suya kaynaklık
eden ülkeyle suyun geçtiği ülkelerin eşit paylaşım hakkına sahip
olmadığını savunuyor. Suriye ve Irak’a göreyse bu iki
nehir “uluslararası akarsu” niteliğindedir; dolayısıyla Türkiye
bu nehirler üzerinde egemenlik hakkına sahip değildir. Bu sular bir anlaşmayla
adil biçimde dağıtılmalıdır.
KÜRESELLEŞEN
DÜNYADAKİ EKONOMİK, SOSYOKÜLTÜREL VE BİLİMSEL GELİŞMELER
Neoliberalizm : 1980’lerden
itibaren neoliberal (yeni liberal) ekonomi politikaları tüm dünyada etkili
olmaya başladı. Bu politika, klasik ekonominin önerdiği “Bırakınız
yapsınlar, bırakınız geçsinler” ilkesiyle hareket eder.
1980’lerde İngiltere’de Başbakan Margaret Thatcher, ABD’de ise Başkan
Ronald Reagan bu politikanın en güçlü savunucularıydı.
Komünizmin çökmesi ve
Soğuk Savaş’ın bitmesiyle eski komünist ülkeler dahil tüm dünyada
neoliberal politikalar yaygınlaştı. Neoliberalizm, küreselleşme sürecinin temel
ideolojisi haline geldi. Neoliberal ekonomi politikaları, küresel
ekonomi politikaları haline geldi.
Klonlanmış (kopyalanmış)
ilk canlı olan koyun Dolly, 1996’da İskoçya’da
dünyaya geldi (üretildi). Endişelere sebep olan bu olaydan sonra ABD’de insan
kopyalamaya yönelik çabalar yasaklandı.
1970’lerin sonunda
ABD’de toplumsal muhalefet aracı olarak doğup gelişen hip hop ve rap müzikleri,
tüm dünyaya yayıldı. 20. yy’ın ortalarında doğan Pop müzik,
bugün hâlâ dünya plak pazarında % 95’lik bir paya sahiptir.
Arap Baharı :
17 Aralık 2010’da
Tunuslu bir gencin kendini yakmasıyla başlayan, demokrasi ve değişim
parolasıyla gelişen olaylar; Mısır, Yemen, Libya ve Suriye gibi diğer
Arap ülkelerine de sıçradı. Ortaya çıktığı ve
yayıldığı coğrafyadan dolayı bu olaylara “Arap Baharı” dendi.
Arap Baharı’nın
doğmasının nedenleri:
a-) Arap toplumunun
aşiret ve mezheplere dayanan yapısının çatışma yaratması
b-) Olayların
çıktığı Arap ülkelerindeki yüksek işsizlik, rüşvet ve yoksulluk
c-) Tek partili ve
tek adamlı yönetimlerin muhalefeti baskı altında tutması
d-) Modern iletişim
araçlarının (sosyal medya) kullanılmasıyla dünyadaki gelişmelerden
etkilenilmesi
Tunus, Mısır, Libya
ve Yemen’de iktidarlar değişti; Suriye’de ise hâlâ devam eden iç
savaş başladı.
Genel Ağ:
Bilgisayar
ağları üzerinden hızlı ve güvenilir biçimde haberleşmek için
geliştirilen bir tekno-lojidir (Stanford Araştırma Enstitüsü’nde kazara
ortaya çıkmıştır). Genel Ağ, insan gücüne dayanan sanayi toplumundan
bilgisayarlara dayanan bilgi toplumuna geçişi sağladı
İlk elektronik posta
1971’de gönderildi. İlk web sitesi 1991’de tasarlandı. Genel
Ağ sayesinde mekan kavramı önemini yitirirken bilgiye ulaşmak anlık
bir faaliyete dönüştü
Fakat Genel Ağ’daki
hızlı genişleme, gelişmiş bir altyapı ve güvenlik sorununu
doğurdu. Suçlarda ve terör eylemlerinde çeşitlilik yarattı. Soğuk
Savaş’taki rekabet siber alana kaydı. Siber saldırı ve suçlar-da en büyük
mağduriyeti devletler yaşamaktadır (İlk siber saldırı 2007’de Estonya’ya
yapıldı)
Günümüzde bilgisayar,
Genel Ağ üzerinden kültür ve toplumların değiştirilebildiği önemli
bir araçtır.
Sosyal Medya :
Bireylerin video, fotoğraf, görüntü, yazı, fikir, karikatür, haber paylaşmak
için kullandığı çevrimiçi (online) sanal iletişim ortamlarıdır.
Genel
Ağ aynı zamanda yeni endüstriyel yapıların gelişmesini ve
kapitalizmin dijitalleşmesini sağladı.
Bugün endüstriyel
üretimin büyük kısmı askerî üretimdir.
Kapitalizm: Üretim
araçlarının özel mülkiyetin elinde olduğu ve serbest piyasa kurallarının
geçerli olduğu ekonomik sistemdir. Liberalizmin vahşileşmiş halidir.
1990 SONRASI TÜRK
DIŞ POLİTİKASI
1990’larda SSCB ve
Yugoslavya’nın dağılması, Türkiye’nin Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya’ya
yönelik politikalarını etkiledi. Ortadoğu’da yaşanan Körfez
Savaşları ise Türkiye’yi önemli güvenlik riskleriyle
karşı karşıya getirdi.
Türkiye bu dönemde
Kafkasya’da Azerbaycan ve Gürcistan’la iyi ilişkiler geliştirirken
Ermenistan’la ilişkiler olumsuz olmuştur. Balkanlarda ise Makedonya ve
Bosna-Hersek ile iyi geçinen Türkiye’nin Sırbistan’la yıldızı pek barışmamıştır
1996’da Kardak
kayalıkları meselesi, Türkiye ve Yunanistan’ı savaşın eşiğine getirdi. 2000’li
yıllarda kıta sahanlığı, Ege hava sahası, Ege adalarının
silahlandırılması ve özellikle Kıbrıs meselesi, Yunanistan ile derin
ayrılıklara sebep oldu
Türkiye 1990’larda
Bulgaristan’la ilişkilerini düzeltirken Romanya ile iyi ilişkiler kurmuş;
Arnavutluk, Kosova ve Bosna-Hersek’i ise güvenilir müttefikler olarak
görmüştür.
Ortadoğu:
Hatay meselesi ve
1960’lardan sonra baş gösteren su sorunu yüzünden iyi olmayan
Türkiye-Suriye ilişkileri 2000’li yıllarda düzeldi. 2003 sonrasında
iki ülke, ortak sorun olan Kürt meselesi yüzünden daha da yakınlaştı.
Ancak 2011’de Arap
Baharı’ndan hemen sonra başlayan Suriye İç Savaşı sırasında
ilişkiler tekrar bozuldu. Türkiye muhaliflerden oluşan Özgür Suriye Ordusu
(ÖSO)’nun kurulmasında etkili oldu ve Suriyeli mültecilere kucak açtı.
1990’larda
Türkiye-İran ilişkileri bölgesel üstünlük mücadelesi nedeniyle gergin geçerken
2002 sonrasında yumuşama görüldü. Fakat Türkiye’nin 2011’de NATO’dan Malatya’da
füze kalkanı kurmasını talep etmesi ve
Suriye İç Savaşı, İran’la ilişkileri yeniden germiştir.
Türkiye
ve İsrail 1990’larda iyi anlaşırken 2000’lerde Ariel Şaron’un
Filistin’e yönelik sert politikaları ilişkileri bozmuş, 2010’daki Mavi
Marmara gemisi baskınıyla da ilişkiler kopma noktasına gelmiştir.
Türkiye 1991’deki I.
Körfez Savaşı’nda ABD’ye destek verdi ama özellikle sınır ticaretinin durması,
Türkiye’yi ciddi ekonomik kayıplara uğrattı. 2003’teki II. Körfez
Savaşı sırasında ise Türkiye’nin 1 Mart Tezkeresi ile ABD’nin
Türkiye üzerinden Irak’a saldırmasına izin vermemesi Türk-Amerikan
ilişkilerin-de bir kırılma yarattı ve ABD’nin bölgedeki Kürtlerle daha fazla yakınlaşmasına
sebep oldu. Kerkük ile ilgili gelişmeler ve özellikle 2003’te
Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına ABD’lilerce çuval geçirilmesi
Türkiye’deki ABD karşıtlığını arttırdı.
1990’larda
Türkiye’deki Ekonomik Gelişmeler :
Türkiye 1980’den
sonra dünya ekonomisiyle entegre olmak için liberal adımlar attı.
Türkiye 1991 ve
1994’te iki önemli ekonomik kriz yaşadı. 1991 Krizi’nde I. Körfez Savaşı’nın
etkisi vardır (Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının kapanması). 1994
Krizi’nde ise enflasyon % 114’e ulaştı, TL % 100 değer kaybetti. IMF’den kredi
alındı, yeni vergiler kondu, mevcut vergi oranları arttırıldı. 2000-2001
ekonomik krizinde ise TL’nin aşırı değer kazanması etkili oldu.
2007’de ABD’de
başlayan ve ertesi yıl tüm dünyaya yayılan ekonomik kriz, 1929 Ekonomik
Buhranı sonrasında dünyadaki en büyük ekonomik krizdir (Türkiye’yi de
olumsuz etkilemiştir).
Cari Açık : Bir
ülkenin bir yıl içindeki ihracatı ile ithalatı arasındaki fark, cari işlemler
dengesini oluşturur. İthalat ihracattan fazlaysa aradaki farka “Cari
Açık” denir.
28 Şubat
Postmodern Darbesi : 28 Şubat 1997’de
Refah-Yol hükümetine yapılan darbedir.
15
Temmuz Darbe Girişimi : Cemaat olarak
1960’larda ortaya çıkan, 1980’lerde okullaşan ve kamu sektöründe kadrolaşan,
sonrasında holdingleşen FETÖ’nün planladığı darbe girişimidir. Türk
halkının direnişi karşısında başarısız olmuştur.
20.
Yy’da Bilime Hizmet eden Dört Türk Bilim İnsanı: Oktay
Sinanoğlu (Fizik-Kimya), Aziz Sancar (Nobel Kimya Ödülü), Fuat Sezgin
(İslam Bilim Tarihi), Gazi Yaşargil (Beyin Cerrahi).
En Genç Profesör
Oktay Sinanoğlu:
Başkonsolos olarak
görev yaptığı İtalya’nın Bari kentinde doğan Oktay Sinanoğlu,
Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya Mühendisliğini birincilikle
bitirmiştir. Yale Üniversitesinde yardımcı profesör
olarak çalışmaya başlamıştır. “Atom ve moleküllerin çok
elektronlu kuramı” ile profesörlüğe adım atmıştır. 26 yaşında profesör
olan Oktay Sinanoğlu, Yale Üniversitesi tarafından son 300 yılda dünyanın
en genç profesörü unvanıyla dünyaya tanıtılmıştır. Almanya’nın en
yüksek bilim ödülü olan “Alexander von Humbolt
Bilim Ödülü”nü almıştır.
Oktay Sinanoğlu,
bilimsel çalışmalarının yanında sosyal meselelere ve memleket sorunlarına
da kafa yormuş, eğitimin Türkçe yapılması gerektiği üzerine
konuşmalar yapmıştır.
Nobel Ödüllü Kimyacı
Aziz Sancar
2015 Nobel Kimya
Ödülü “hücrelerin hasarlı DNA’yı nasıl onardıkları ve genetik bilgiyi nasıl
koruduklarını moleküler düzeyde belirleme” alanındaki çalışmalarından
dolayı Tomas Lindahl (Tamıs Lindal), Paul Modrich (Pol-Modrik) ve Aziz
Sancar’a verilmiştir.Aziz Sancar, bilim alanında Nobel ödülü kazanan ilk Türk
bilim insanı olmuştur. Aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde bilimin
ilerlemesi için faaliyetlerde bulunan Dünya Bilim Akademisinin (TWAS) Nobel
Kimya Ödülü’nü kazanan yedinci üyesidir.
Aziz Sancar,
Mardin’in küçük bir kasabasında sekiz çocuklu bir ailenin yedinci çocuğu olarak
doğmuştur. İstanbul Tıp Fakültesini 1969 yılında bitirmiş, Dallas
Texas Üniversitesinde Moleküler Biyoloji dalında
doktorasını tamamlamıştır. Yale Üniversitesinde DNA
onarımı dalında doçentlik tezinden sonra DNA onarımı, hücre dizilimi,
kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerinde çalışmalarını sürdürmüştür. 415
bilimsel makale ve 33 kitap yayımlamıştır.
İslam Bilim Tarihçisi
Fuat Sezgin
24 Ekim 1924’te
Bitlis’te doğan Fuat Sezgin, Alman şarkiyatçı Helmut Ritter (Helmut
Riter) tarafından verilen bir seminere katılmış ve onun etkisi altında
kalarak İstanbul Üniversitesi Şarkiyat
Araştırmaları Enstitüsüne kaydolmuştur. 1960 Askerî Darbesi sonrası
üniversitelerden men edilen 147 akademisyen arasında bulunan Sezgin,
çalışmalarını yurt dışında sürdürmüştür.
1965 yılında
Câbir İbn Hayyân konusunda ikinci doktora tezini
Frankfurt Üniversitesinde yazmış ve bir yıl sonra profesör unvanını
kazanmıştır.
Fuat Sezgin,
sahasında yazılan en kapsamlı eser olan 17 ciltlik “Arap-İslam Bilim Tarihi”nin
ilk cildini, 1967 yılında yayımlamıştır. 1982’de Johann Wolfgang
Goethe Üniversitesine bağlı Arap-İslam İlimleri Tarihi
Enstitüsünü kurmuştur.
Frankfurt´ta İslam
Bilim Tarihi Müzesi kurmuştur. Dünyanın her yerinden büyük bir özenle
topladığı 45 bin cilt kitaptan oluşan Bilimler Tarihi Kütüphanesi
bulunmaktadır.
Prof. Dr. Fuat
Sezgin’in çalışmalarıyla yaklaşık 700 eseri barındıran ikinci bir müze, 2008
yılında İstanbul Gülhane Parkı içerisinde açılmıştır. 30 Haziran 2018
tarihinde vefat etmiş ve İstanbul Gülhane Parkı’na defnedilmiştir.
Yüzyılın Beyin
Cerrahı Gazi Yaşargil
Prof. Dr. M. Gazi
Yaşargil, 6 Temmuz 1925’te babasının kaymakamlık yaptığı Diyarbakır’ın
Lice ilçesinde doğmuştur. 1943’te Almanya Friedrich Schiller
(Firedrik Şiller) Üniversitesinde tıp tahsiline
başlamış, İsviçre Basel Üniversitesinden 1949’da mezun olmuştur.
1965’te profesör, 1973’te ordinaryüs profesör olmuştur.
1957-1965 yılları
arasında parkinson hastalığı ve diğer hareket bozukluklarının tedavisine
yönelik ameliyatlar yapmıştır. Kendisine yüzyılın beyin cerrahı ve dünya
tıp tarihine geçen 50 hekimden biri unvanı verilmiştir.
Türkiye’deki Bilimsel
ve Teknolojik Gelişmeler
Türkiye 2000’li
yıllarda ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, OTOKAR ve TÜBİTAK gibi devlet
kurumları ve özel sermayeli savunma kuruluşları ile
birbirinden önemli askerî projeleri hayata geçirmiştir.
TÜRKSAT: Türksat
2A uydusu, 2001’de uzaya fırlatılmıştır.
Türksat 3A haberleşme
uydusu, 13 Haziran 2008’de yörüngesine yerleştirilmiştir.
Türkiye’nin ilk yerli
tasarım ve üretim alçak yörünge haberleşme uydusu Türksat 3USAT 2013’te,
Türksat 4A - 2014’te, Türksat 4B 2015’te fırlatılarak yörüngesine
yerleştirilmiştir.
ANKA: TUSAŞ mühendisleri
tarafından tasarlanan ve birçok yerli alt yüklenici firmanın da görev
aldığı Türk insansız hava aracı “ANKA”nın üretim ve
montajı 2010’da tamamlanmıştır. ANKA, kendi kategorisinde dünyanın en iyi
operatif sistemi olmayı amaçlamaktadır.
HÜRKUş: HÜRKUŞ-A,
29 Ağustos 2013’te ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirmiştir. HÜRKUŞ, Avrupa
Sivil Havacılık Otoritesinden Tip Sertifikası alan ilk Türk
uçağı olmuştur.
GÖKTÜRK: TSK
ile kamu kurum ve kuruluşlarının görüntü ihtiyacını karşılamak
amacıyla uydu ve görüntülerin alınacağı, işleneceği ve uydunun kontrolünün
yapılacağı yer istasyonu geliştirme projesidir.
2012 yılında görev
yörüngesine yerleştirilmiş olan GÖKTÜRK-2, ülkemizde özgün
olarak geliştirilen ilk yüksek çözünürlüklü yer gözlem uydusudur.
ALTAY: Ülkemizde
geliştirilmekte olan yeni nesil bir ana muharebe tankıdır. Tankın
geliştirilmesi çalışmalarına 30 Mart 2007’de Millî Tank Üretim
Projesi çerçevesinde başlanmıştır. Altay’ın iki proto tipi 15 Kasım
2012’de Türk ve dünya kamuoyuna sunulmuştur.
Sizin Görüşünüz Bizim İçin Değerli!