Type Here to Get Search Results !

11. SEÇMELİ TARİH, 2.ÜNİTE: (TÜRKLERDE TOPLUM YAPISI)


11. SEÇMELİ TARİH, 2.ÜNİTE: (TÜRKLERDE TOPLUM YAPISI)

11. SEÇMELİ TARİH, 2.ÜNİTE: (TÜRKLERDE TOPLUM YAPISI)
1. İLK TÜRK DEVLETLERİNDE TOPLUM YAPISI

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE TOPLUM YAPISI

İslamiyet öncesi Türklerde, Orta Asya coğrafyası ve konar göçer yaşam, Türklerin toplum yapısına hem olumlu hem de olumsuz etkilerde bulunmuştur. Konar göçer yaşam tarzı, Türklerin hareket kabiliyeti ve savunma yeteneklerini geliştirirken, aynı zamanda kalıcı yerleşim kurmalarını zorlaştırmıştır. Bu durum, kültürel gelişim açısından bazı zorluklara neden olmuştur.

Türklerde toplumu oluşturan unsurlar şunlardır:

  • Oğuş (Aile): Toplumun en küçük birimidir. Oğuş, bir ailenin üyelerini ifade eder ve aile bireyleri arasında kan bağı bulunur. Türk toplumunda aile yapısı, sosyal düzenin temelini oluşturur ve aile üyeleri arasındaki dayanışma son derece önemlidir.
  • Uruğ (Aileler birliği): Birkaç oğuşun bir araya gelerek oluşturduğu topluluğa uruğ denir. Uruğ, daha geniş bir aile topluluğudur ve aynı soydan gelen aileleri kapsar. Uruğlar, birlikte hareket ederek ekonomik ve sosyal dayanışmayı sağlarlar.
  • Boy (Uruğların birliği): Uruğların birleşmesiyle oluşan daha büyük bir toplumsal birimdir. Boylar, Türklerin sosyal ve siyasi yapısında önemli bir yer tutar. Her boyun başında boy beyi bulunur ve bu beyin yönetiminde boy içi düzen sağlanır. Boylar arasında zaman zaman siyasi güç mücadelesi yaşansa da, özellikle dış tehditlere karşı birlikte hareket ederlerdi.
  • Budun (Boyların birliği): Birkaç boyun birleşmesiyle oluşan daha büyük bir topluluk olan budun, bir milleti ya da ulusu ifade eder. Budun, genellikle ortak bir dil, kültür ve tarih paylaşan topluluklardan oluşur. Türklerde budun kavramı, güçlü bir toplumsal dayanışmanın simgesidir.
  • İl (Devlet): Budunların birleşmesi sonucu kurulan devlet yapısına il denir. İl, Türk devlet anlayışında hem siyasi hem de askeri bir yapıyı ifade eder. Devletin başında kağan bulunur ve kağan, toplumun hem siyasi hem de dini lideridir. İl, toplumsal düzenin korunması, dış tehditlere karşı savunma ve iç huzurun sağlanması için oluşturulan en büyük birimdir.

Her bir toplumsal yapı, daha büyük bir topluluğun parçası olup, sosyal dayanışmayı ve birlikte yaşamayı teşvik etmiştir. Bu yapı, Türk toplumunun konar göçer yaşamına uyum sağlamasını kolaylaştırmış ve güçlü bir iç dayanışma yaratmıştır.

İslamiyet öncesi toplumlarda, Gök Tanrı inancı da toplum yapısı üzerinde etkili olmuştur. Gök Tanrı inancı, evrenin yaratıcısı ve düzenleyicisi olan bir tek tanrı inancıdır. Bu inanç, toplumun manevi birliği ve hiyerarşik düzenini sağlamış, ancak bazen bireysel düşüncenin ve farklı inançların gelişimini sınırlamıştır.

Gök Tanrı inancında, insanların öldükten sonra gidebileceği iki yer vardı: Uçmağ (Cennet) ve Tamu (Cehennem). İyi ve erdemli davranışlarda bulunanlar Uçmağ'a giderken, kötü davranışlarda bulunanlar Tamu'ya giderdi.

Bu dini anlayışın önemli bir parçası da Kam adı verilen din adamlarıydı. Kamlar, toplumu dini törenlerle yönlendiren, şaman niteliğindeki kişilerdi. Kamlar, ruhlarla iletişim kurar, hastalıkları iyileştirir ve toplumu manevi açıdan yönlendirirlerdi.

2. TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE TOPLUM YAPISI

Türklerin İslamiyet'i kabul etmesi, toplum yapısında derin ve kalıcı değişiklikler meydana getirmiştir. İslamiyet, hem aile yapısı hem de toplumsal ilişkiler üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. İslam’ın kabulüyle birlikte, Türklerin eski inançlarına dayalı gelenek ve göreneklerinin bir kısmı korunmuş, ancak bu gelenekler İslam’ın değerleriyle yeniden şekillenmiştir.

İslamiyet’in Türk toplum yapısına etkilerinden bazıları şunlardır:

  • Aile yapısı: İslamiyet, aileyi toplumun en önemli unsuru olarak kabul eder. Türkler, İslamiyet’in kabulünden sonra aileyi daha da güçlendiren bir sosyal yapı benimsedi. Aile içi ilişkilerde sevgi, saygı ve sorumluluk kavramları ön plana çıkarken, anne-babaya saygı, çocukların iyi yetiştirilmesi ve eşler arasındaki dayanışma İslam’ın getirdiği değerler doğrultusunda güçlendi.
  • Sosyal dayanışma ve yardımlaşma: İslam’ın yardımlaşmayı teşvik eden öğretileri, Türk toplumunda dayanışma kültürünü daha da pekiştirdi. Zekat ve sadaka gibi ibadetler, zengin ile fakir arasındaki toplumsal dengeyi sağlamaya yönelik uygulamalar olarak yaygınlaştı. Bu yardımlaşma anlayışı, toplum içinde güçlü bir dayanışma kültürü oluşturdu.
  • Davranışlar ve ahlak anlayışı: İslamiyet’in getirdiği ahlaki değerler ve kurallar, Türklerin bireysel ve toplumsal yaşamını derinden etkiledi. Doğruluk, dürüstlük, adalet ve insan haklarına saygı gibi kavramlar, Türklerin toplumsal yaşamında önemli yer tuttu. Aynı zamanda İslam’ın hoşgörü anlayışı, diğer milletlerle ilişkilerde de etkili oldu.
  • Kültürel etkiler: İslamiyet’in kabulü, Türklerin kültürüne de büyük katkılar sağladı. Özellikle sanat, mimari ve bilim alanlarında İslam medeniyetinin bir parçası haline gelen Türkler, cami, medrese ve külliye gibi yapılar inşa etmeye başladılar. İslamiyet’in estetik anlayışı, Türklerin mimari ve süsleme sanatlarına da yansıdı. Aynı zamanda eğitim kurumları ve bilimsel çalışmalar İslam kültürü ile harmanlandı.
  • Devlet yönetimi: İslamiyet’in kabulü, Türklerde devlet yönetimi anlayışını da etkiledi. İslam hukuku olan şeriat, devlet yönetiminde önemli bir yer tutmaya başladı. Hükümdarların Adalet ve İslam’a uygun yönetim ilkeleri doğrultusunda hareket etmeleri gerektiği anlayışı benimsendi. Bu durum, yönetim ile halk arasındaki ilişkilerin de yeniden şekillenmesine yol açtı.

Sonuç olarak, İslamiyet’in kabulü, Türklerin toplum yapısını daha da güçlendirmiş, aile değerlerine ve toplumsal ilişkilerine derinlemesine etki etmiştir. İslamiyet, Türk kültürü ile uyumlu bir şekilde birleşerek, Türk-İslam medeniyetinin temelini atmıştır.

3. OSMANLI DEVLETİNDE TOPLUM YAPISI

Osmanlı Devleti, toplumsal yapısını iki ana gruba ayırmıştır: Yönetenler ve Yönetilenler. Bu iki grup, görev ve sorumlulukları açısından birbirinden ayrılmıştır. Yönetenler, devleti idare eden ve çeşitli görevlerle meşgul olan kesimdir. Yönetilenler ise devlete vergi ödeyen halk kesimidir. Şimdi bu iki yapıyı detaylıca inceleyelim.

A- Yönetenler

Yönetenler, Osmanlı toplumunda din, askeri ve idari işlerle ilgilenen kesimdir. Bu grup, devletten maaş alır ve vergiden muaftır. Yönetenler kendi içinde üç ana sınıfa ayrılır:

1- Seyfiye Sınıfı

Seyfiye sınıfı, Osmanlı Devleti'nin idare ve askeri işlerinden sorumlu olan gruptur. Devletin askeri gücünü ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu sınıfa dahil olan önemli görevler ve sorumlulukları şunlardır:

  • Sadrazam: Padişahın mutlak vekili olarak devleti yönetmekle sorumluydu. Tüm idari işlerden sorumluydu ve padişahtan sonra en yetkili kişiydi.
  • Kaptanıderya: Osmanlı donanmasının başkomutanıydı. Deniz kuvvetlerinin yönetiminden ve donanmanın seferlerinden sorumluydu.
  • Beylerbeyi: Osmanlı eyaletlerinin başındaki askeri ve sivil yönetici idi. Eyaletlerde hem askeri hem de idari yetkilere sahipti.
  • Yeniçeri Ağası: Osmanlı'nın ünlü Yeniçeri Ocağı'nın komutanıydı. Devletin en önemli askeri gücü olan Yeniçerilerin yönetiminden sorumluydu.
  • Subaşı: Şehirlerin güvenliği ve düzeni ile ilgilenen askeri ve idari görevliydi. Asayişin sağlanması ve suçların cezalandırılmasından sorumluydu.

2- İlmiye Sınıfı

İlmiye sınıfı, devletin din, eğitim ve hukuk işlerinden sorumlu olan gruptur. Bu sınıf, toplumun dini ve hukuki düzenini sağlamak için çalışır. Öne çıkan görevler şunlardır:

  • Şeyhülislam: Osmanlı Devleti'nin en yüksek dini makamıydı. İslam hukuku (şeriat) ile ilgili konularda en yetkili kişi olup fetva verme yetkisine sahipti.
  • Kazasker: Devletin hukuk işleriyle ilgilenen görevliydi. Adaletin dağıtılması ve hukuk sisteminin işleyişini denetlemekle sorumluydu. Ayrıca kadıların atamasını yapardı.
  • Kadı: Osmanlı şehirlerinde mahkemeleri yöneten hâkimlerdi. Hem dini hem de dünyevi konularda karar verirdi. Kadılar aynı zamanda mülkiyet, ticaret ve aile hukuku gibi meselelerle de ilgilenirdi.
  • Müderris: Medreselerde görev yapan öğretmenlerdi. İslami ilimler başta olmak üzere çeşitli dersler vererek toplumun eğitimine katkıda bulunurlardı.

3- Kalemiye Sınıfı

Kalemiye sınıfı, devletin kayıt ve bürokratik işleriyle ilgilenen kesimdir. Osmanlı Devleti’nin idari yapısının düzgün işlemesi için bürokrasiyi yönetir. Bu sınıfın önemli görevlileri şunlardır:

  • Defterdar: Osmanlı Devleti'nin mali işlerinden sorumlu görevliydi. Devletin gelir ve giderlerinin hesaplarını tutardı ve bütçeyi düzenlerdi.
  • Nişancı: Padişahın fermanlarına ve resmi belgelere tuğra (padişahın imzası) çeken görevliydi. Aynı zamanda tapu ve arazi işlerinden sorumluydu.
  • Reisülküttap: Osmanlı Devleti'nin dışişleriyle ilgilenen en üst düzey memurdu. Dış ülkelerle yapılan yazışmaları ve diplomatik işleri yürütürdü.

B- Yönetilenler

Reaya adı verilen yönetilenler, Osmanlı toplumunun vergi ödeyen kesimini oluştururdu. Toplumun büyük bir bölümünü oluşturan bu grup, kendi içinde ekonomik faaliyetlerine göre sınıflandırılırdı:

  • Köylüler: Tarım ve çiftçilikle uğraşan kesimdi. Ürettikleri mahsullerle devlete vergi verirlerdi. Köylüler, Osmanlı ekonomisinin belkemiğini oluşturan tarımsal üretimi sağlardı.
  • Şehirliler: Ticaret, zanaat ve çeşitli ekonomik faaliyetlerle uğraşan kesimdi. Şehirlerde yaşayan bu grup, esnaf, tüccar ve zanaatkâr olarak Osmanlı ekonomisine katkıda bulunurdu. Aynı zamanda şehirlerde ticaretin düzenlenmesinde önemli bir rol oynarlardı.
  • Konargöçerler: Hayvancılıkla uğraşan, göçebe yaşam tarzını sürdüren kesimdi. Osmanlı Devleti’nde özellikle bozkırlarda yaşayan bu grup, hayvan ürünleriyle ekonomiye katkıda bulunurdu ve mevsimsel olarak yaylak ve kışlak arasında göç ederlerdi.

Yönetenler ve Yönetilenler arasındaki en büyük fark, yönetenlerin devlete hizmet etmeleri ve vergiden muaf olmalarıydı. Yönetilenler ise devlete vergi ödemek zorundaydı ve devletin sağladığı güvenlik ile adalet hizmetlerinden yararlanırlardı. Yönetenler, devletin idaresi ve düzeninin sağlanmasından sorumlu olup, yönetilenlerin huzurlu ve refah içinde yaşamalarını sağlamakla görevliydiler.



Osmanlı Millet Sistemi


Osmanlı Devleti, farklı etnik ve dini grupları bir arada tutan çok uluslu bir imparatorluktu. Bu toplumsal yapıyı düzenlemek ve farklı dinlere sahip toplulukların barış içinde bir arada yaşamasını sağlamak amacıyla Millet Sistemi adı verilen bir yönetim şekli oluşturdu. Millet Sistemi, Osmanlı Devleti'nde yaşayan gayrimüslim topluluklara dini ve kültürel özerklik tanıyan bir yönetim modeliydi.

Millet Sistemi'nin Temel Özellikleri

Millet Sistemi, din temelinde örgütlenen bir sistemdi ve Osmanlı Devleti'ndeki Müslüman olmayan toplulukların dini liderleri, kendi cemaatlerinin iç işlerini yönetmekle sorumlu tutulurdu. Her bir milletin, devlet nezdinde bir temsilcisi vardı ve bu temsilciler milletin vergilerini toplar, eğitim ve dini hizmetleri organize ederdi. Devlet, bu sistem sayesinde geniş bir coğrafyaya yayılan farklı halkların kendi dinlerine ve kültürlerine göre yaşamalarını sağlardı. Millet Sistemi'nin özellikleri şunlardı:

  • Dini Özerklik: Her millet kendi dini kurallarına göre yaşardı. Osmanlı Devleti, bu toplulukların kendi din adamlarına ve dini kurumlarına özerklik tanırdı. Örneğin, Rum Ortodoks milleti kendi kiliselerini yönetir ve dinî eğitimlerini düzenlerdi.
  • Adli Yetkiler: Her millet, kendi dini mahkemelerine sahipti. Özellikle evlilik, boşanma, miras ve aile hukuku gibi konularda bu mahkemeler yetkiliydi. Milletin dini liderleri bu tür davalarda hakemlik yapar ve kendi dinî hukuklarına göre karar verirlerdi.
  • Vergi Yükümlülüğü: Milletler, Osmanlı Devleti'ne vergi vermekle yükümlüydü. Müslüman olmayan topluluklar, "cizye" adı verilen bir vergiyi öderlerdi. Bu vergi karşılığında Osmanlı Devleti, gayrimüslim milletleri askeri hizmetten muaf tutar ve onları koruma altına alırdı.
  • Temsil ve İletişim: Her milletin başındaki dini lider, Osmanlı Devleti nezdinde milletinin temsilcisiydi. Örneğin, Rum Ortodoks Patriği, Rum milleti adına devletle iletişim kurar ve milletinin çıkarlarını gözetirdi.

Milletlerin Sınıflandırılması ve Örnekler

Osmanlı Devleti'nde üç ana millet grubu bulunmaktaydı:

  • Rum Ortodoks Milleti: Osmanlı Devleti'nde en kalabalık gayrimüslim topluluklardan biri olan Rumlar, Rum Ortodoks Patrikhanesi aracılığıyla temsil edilirdi. Rum Ortodoks Patriği, Rum cemaatinin hem dini hem de sosyal lideri olup onların dini eğitimini, adaletini ve sosyal düzenini sağlamakla görevliydi.
  • Ermeni Milleti: Ermeniler, Osmanlı'da geniş bir nüfusa sahipti ve dini liderleri olan Ermeni Patrikhanesi tarafından yönetilirdi. Ermeniler, kendi kiliselerinde ibadetlerini özgürce yapar, Ermeni Patrikliği de topluluğun iç işlerinden sorumlu olurdu.
  • Yahudi Milleti: Yahudiler, Hahambaşı olarak bilinen dini liderleri aracılığıyla yönetilirdi. Yahudi cemaati, kendi sinagoglarında ibadet eder ve dini işlerini Hahambaşı’nın kontrolü altında yürütürdü.

Millet Sistemi'nin İşleyişi

Millet Sistemi, Osmanlı Devleti'nin yönetiminde büyük bir esneklik sağladı. Bu sistem sayesinde Osmanlı, fethettiği topraklardaki farklı dini toplulukların kendi geleneklerine uygun şekilde yaşamasına olanak tanıdı. Devlet, her milletin iç işlerine karışmadan, sadece düzenin ve güvenliğin sağlanmasına odaklandı. Örneğin, Rum Ortodoks Milleti'nin dini lideri olan Rum Patriği, topluluğunun vergi toplama, eğitim düzenleme ve hukuki meselelerini yönetirken, Osmanlı Devleti ise bu sistemin genel gözetimini sağladı.

Millet Sistemi'nin Avantajları: Osmanlı Devleti için Millet Sistemi, geniş bir coğrafyada farklı etnik ve dini grupları bir arada tutmanın etkili bir yoluydu. Bu sistem sayesinde Osmanlı, toplumsal huzuru koruyarak uzun süre boyunca iç karışıklıkları önlemeyi başardı. Ayrıca, milletler kendi özerklikleri sayesinde Osmanlı yönetimine sadık kalmış ve büyük oranda toplumsal uyum sağlanmıştır.

Sonuç

Millet Sistemi, Osmanlı Devleti'nin farklı toplulukları barış içinde yönetmesini sağlayan bir yapıydı. Din temelli bu sistem, her milletin kendi kimliğini ve inancını korumasına olanak tanırken, Osmanlı Devleti’ne de uzun süreli bir istikrar sağladı. Bu sistem, farklı din ve kültürlerin bir arada yaşamasına olanak tanıyan, Osmanlı yönetim anlayışının en önemli unsurlarından biri olarak tarihte yerini aldı.

Osmanlı Vakıf Sisteminin Toplum Yapısına Etkisi

Osmanlı Devleti’nde Vakıf Sistemi, sosyal dayanışmanın ve yardımlaşmanın en önemli araçlarından biriydi. Vakıflar, bir malın veya mülkün kamu yararına kullanılmak üzere bağışlanması ve bu gelirlerin topluma hizmet edecek projelere yönlendirilmesi ile oluşurdu. Vakıfların Osmanlı toplumuna etkileri şu şekildedir:

  • Sosyal Yardım ve Dayanışma: Vakıflar, fakirlere, yetimlere ve düşkünlere yardım edilmesini sağlayarak Osmanlı toplumunda güçlü bir yardımlaşma kültürü oluşturdu. Hastaneler, okullar, kervansaraylar, çeşmeler gibi kamu hizmetleri vakıflar aracılığıyla finanse edilirdi.
  • Eğitim: Vakıflar, medreseler kurarak eğitim sistemini destekledi. Eğitimde fırsat eşitliği sağlayarak toplumun her kesiminden insanın eğitim almasına olanak tanıdı.
  • Kültürel ve Dini Hizmetler: Cami, mescit, medrese ve tekkelerin bakımı ve inşası vakıflar aracılığıyla yapıldı. Bu kurumlar, toplumun dini ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamada büyük rol oynadı.

Ahilik Teşkilatının Osmanlı Toplumuna Etkisi

Ahilik Teşkilatı, Anadolu’da kurulan ve Osmanlı döneminde de devam eden bir esnaf ve zanaatkar örgütlenmesiydi. Ahilik, ekonomik faaliyetlerin yanında toplumsal ahlakı ve dayanışmayı da ön plana çıkaran bir sistemdi. Ahilik’in toplum yapısına etkileri şunlardır:

  • Mesleki Eğitim ve Denetim: Ahilik, esnafların ve zanaatkarların hem mesleki hem de ahlaki eğitim almalarını sağladı. Esnaf ve zanaatkarlar, meslek hayatlarına çıraklık ile başlar, kalfalık ve ustalık aşamalarından geçerdi.
  • Ahlaki ve Sosyal Sorumluluk: Ahilik, sadece ticaret ve üretimle sınırlı kalmayıp esnafın ahlaki sorumluluklarını da kapsardı. Ahiler, toplum içinde dürüstlük, güven ve dayanışma gibi değerlere sahip çıkarlardı.
  • Sosyal Dayanışma: Ahilik teşkilatları, üyeleri arasında yardımlaşmayı teşvik eder, iş kuramayan veya zor durumda olanlara destek sağlardı. Ayrıca sosyal adaletin korunmasına yönelik faaliyetlerde bulunurdu.

Osmanlılarda Aile Kavramı

Osmanlı toplumunda aile, sosyal yapının temelini oluşturuyordu. Aile, bireylerin ahlaki, dini ve toplumsal değerlerle yetiştirildiği bir birim olarak görülmekteydi. Osmanlılarda aile kavramının özellikleri şunlardır:

  • İslam Hukuku ve Gelenekler: Osmanlı aile yapısı, İslam hukukuna dayalıydı. Ailede erkek, evin reisi kabul edilmekle birlikte, kadının da önemli hakları bulunmaktaydı. Evlilikler İslam kurallarına uygun olarak yapılır, aile içinde ahlaki değerler ön planda tutulurdu.
  • Çocukların Eğitimi: Aile, çocukların eğitildiği ve topluma hazırlandığı ilk yerdi. Osmanlı ailelerinde çocuklar, dini ve ahlaki değerler doğrultusunda yetiştirilirdi. Çocukların eğitimi hem ailede hem de vakıf destekli okullarda devam ederdi.
  • Aile İçi Dayanışma: Osmanlı toplumunda aile içi dayanışma son derece güçlüydü. Aile bireyleri arasında karşılıklı sorumluluklar ve yardımlaşma esastı. Büyük aile modeli yaygındı ve yaşlılara saygı, çocuklara karşı sevgi ve sorumluluk duygusu önemliydi.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nde vakıf sistemi, toplumun sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir rol oynarken, Ahilik teşkilatı esnaf ve zanaatkarlar arasında ahlaki ve mesleki disiplinin korunmasını sağlamıştır. Aile yapısı ise Osmanlı toplumunun temel taşı olarak dini ve geleneksel değerlerle şekillenmiş, toplumsal dayanışmayı ve ahlaki eğitimi öncelemiştir.

Sadaka Taşları

Sadaka taşları, Osmanlı döneminde halkın ihtiyacı olan kişilere yardımda bulunmak amacıyla kullanılan taş sütunlardı. Bu taşlar, genellikle cami avluları veya mahallelerin belirli noktalarına dikilirdi ve toplumun yardımlaşma kültürünün bir yansımasıydı. Sadaka taşlarının tepesinde küçük bir oyuk bulunur ve bu oyuğa insanlar, ihtiyaç sahiplerinin alması için para bırakırlardı. Yardımı alan kişi, ihtiyacı kadarını alır ve fazlasını başkalarına bırakırdı. Yardım edenin kim olduğu bilinmez, böylece yardım alan kişinin onuru korunurdu.

Zimen Defterleri

Zimen defterleri, Osmanlı döneminde esnafın, özellikle bakkal ve kasap gibi küçük işletmelerin tuttuğu borç defterleridir. Fakir ve dar gelirli insanlar, ihtiyaçlarını karşılamak için esnaftan borç alırlardı. Ramazan aylarında veya özel günlerde hayırseverler, bu defterlerdeki borçları satın alarak, borçları öder ve kişilerin borçlarını silerdi. Bu uygulama, Osmanlı toplumunda hayırseverlik ve toplumsal yardımlaşmanın güzel bir örneğidir.

Tereke Defterleri

Tereke defterleri, Osmanlı’da vefat eden kişilerin geride bıraktıkları mal varlıklarını, borçlarını, alacaklarını ve diğer taşınır-taşınmaz mallarını kayıt altına alan defterlerdir. Kadılar tarafından tutulan bu defterler, ölen kişinin mal varlığının varisler arasında adaletli bir şekilde dağıtılmasını sağlardı. Ayrıca tereke defterleri, Osmanlı’nın sosyo-ekonomik yapısını anlamak için de önemli bir tarihi kaynaktır.

Mehir

Mehir, İslam hukukuna göre evlilik sırasında erkeğin kadına vermek zorunda olduğu maddi veya manevi karşılıktır. Mehir, kadının evlilikteki ekonomik güvenliğini sağlar ve boşanma ya da eşin ölümü durumunda kadının geçimini garanti altına alır. Mehir, kadının kişisel hakkıdır ve evliliğin önemli bir unsurudur. Osmanlı toplumunda da mehir, kadının ekonomik haklarını korumaya yönelik önemli bir düzenleme olarak kabul edilmiştir.

4. TANZİMAT DÖNEMİNDE TOPLUM YAPISI

Tebaa Kavramı

Tebaa, Osmanlı Devleti’nde devlete bağlı olan tüm halkı ifade eden bir kavramdır. Osmanlı'da tebaa, din, dil ve ırk ayrımı yapmaksızın, devlete bağlı olan Müslüman ve gayrimüslim tüm vatandaşları kapsardı. Tanzimat öncesinde, özellikle gayrimüslimler farklı hukuki statülere sahipti ve bu kişiler devlete “korunan” bir halk olarak bakılırdı. Tanzimat Dönemi ile birlikte tebaa kavramı yeniden şekillenmiş ve tüm Osmanlı vatandaşlarının eşit haklara sahip olduğu vurgulanmıştır.

Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı

  • Tanzimat Fermanı (1839): Osmanlı Devleti'nde hukuki ve idari reformları başlatan fermanlardan biridir. Gülhane Hatt-ı Hümayunu olarak da bilinir. Bu fermanda, Osmanlı tebaası arasında din ve mezhep farkı gözetmeksizin, herkesin mal ve can güvenliğinin korunacağı, vergi ve askerlik hizmetlerinde adalet sağlanacağı belirtilmiştir. Tanzimat Fermanı ile Osmanlı toplumunda hak ve özgürlükler genişletilmiş, merkeziyetçi yapıyı güçlendirmek ve halkın devlete bağlılığını artırmak hedeflenmiştir.
  • Islahat Fermanı (1856): Tanzimat Fermanı’ndan sonra çıkarılan bu ferman, özellikle gayrimüslimlerin haklarının genişletilmesini amaçlamıştır. Bu fermanda, gayrimüslimlerin devlet memuru olabilmeleri, eğitim haklarına daha fazla erişim sağlayabilmeleri ve din özgürlüklerinin korunması gibi konular yer almıştır. Islahat Fermanı, Batı'nın Osmanlı üzerindeki reform taleplerine karşı bir cevap niteliğindedir.

Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı'nın Osmanlı Toplum Yapısına Etkileri

Bu fermanlar, Osmanlı toplumu üzerinde önemli etkiler yaratmıştır:

  • Eşitlik: Hem Müslümanlar hem de gayrimüslim tebaanın hakları daha eşit bir şekilde korunmuş ve farklı dini gruplar arasında adaletin sağlanmasına yönelik adımlar atılmıştır.
  • Merkeziyetçilik: Devlet yönetimi daha merkezi bir yapıya kavuşmuş ve vilayetlerdeki yerel güçlerin etkisi azalırken, Osmanlı Devleti’nin modernleşme süreci hızlanmıştır.
  • Modernleşme: Hukuki, idari ve eğitim alanlarındaki reformlarla birlikte, Osmanlı toplumu Batılı anlamda modernleşme sürecine girmiştir.

Tanzimat Döneminde Sosyal Yardımlaşma Kurumları

Tanzimat Dönemi’nde sosyal yardımlaşma faaliyetlerini desteklemek amacıyla birçok kurum kurulmuştur. Bu kurumlar, toplumun zayıf kesimlerine yardım etmek ve sosyal refahı sağlamak için önemli görevler üstlenmiştir:

  • Darülaceze: 1895 yılında kurulan bu kurum, kimsesiz, yaşlı ve bakıma muhtaç kişilere hizmet etmek amacıyla kurulmuştur. Osmanlı Devleti’nde sosyal yardımlaşma açısından önemli bir rol oynamış ve modern anlamda bir sosyal güvenlik kurumu işlevi görmüştür.
  • Hamidiye Etfal: 1899 yılında II. Abdülhamid tarafından kurulan bu hastane, çocuk hastalıklarına yönelik sağlık hizmeti vermek amacıyla açılmıştır. Osmanlı’nın ilk çocuk hastanesi olarak bilinir.
  • Darüşşafaka: 1863 yılında kurulan bu eğitim kurumu, babasını kaybetmiş, maddi durumu yetersiz Müslüman çocuklara eğitim vermek amacıyla kurulmuştur. Darüşşafaka, yetim ve kimsesiz çocukların eğitimine katkı sağlayan bir vakıf okulu olarak önemli bir yer edinmiştir.
  • Darüleytam: Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sırasında yetim kalan çocuklar için kurulan bu kurum, yetim çocuklara barınma ve eğitim imkanı sağlamak amacıyla hizmet vermiştir.
  • Hilal-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay): 1868 yılında kurulan Hilal-i Ahmer Cemiyeti, savaş ve doğal afetlerde halka yardım sağlamak amacıyla kurulmuştur. Günümüzde Kızılay olarak bilinen bu kurum, Osmanlı döneminde sosyal yardım faaliyetlerinin en önemli yapı taşlarından biri olmuştur.

Bu kurumlar, Tanzimat Dönemi'nin sosyal refah politikalarının bir parçası olarak, Osmanlı Devleti'nde yardımlaşma ve dayanışma kültürünü güçlendirmiştir. Devletin modernleşme çabalarıyla birlikte, toplumun dezavantajlı kesimlerine yönelik sosyal hizmetlerin artması, Osmanlı toplum yapısında önemli bir değişim yaratmıştır.

5. CUMHURİYET DÖNEMİNDE TOPLUM YAPISI

Vatandaşlık Kavramı

Vatandaşlık, bir kişinin bir devlete hukuken bağlılığını ifade eder. Cumhuriyet döneminde, Osmanlı'nın tebaa anlayışından vatandaşlık anlayışına geçiş olmuştur. Bu değişim, halkın devletin bir parçası olarak sorumluluk ve hak sahibi olması anlamına gelir. Atatürk'ün öncülüğünde Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte, Türkiye'de vatandaşlık kavramı, bireylerin devletle olan ilişkisini modern bir anlayışa dayandırmış ve tüm vatandaşlara eşit haklar sağlamıştır. Vatandaşlar, devletin sunduğu eğitim, sağlık gibi hizmetlerden yararlanırken aynı zamanda vergi ödemek, kanunlara uymak gibi sorumluluklara sahip olmuşlardır.

Atatürk Döneminde Toplum Hayatında Yapılan İnkılaplar

  • Tekke ve Zaviye'lerin Kapatılması (1925): Cumhuriyetin kurulmasından sonra, modern ve laik bir devlet anlayışına uygun olarak, tekke, zaviye ve türbeler kapatılmıştır. Bu adım, dini kurumların devlet işlerinden ve toplum hayatından ayrılmasını sağlamak ve hurafelerin etkisini azaltmak amacıyla atılmıştır. Laiklik ilkesi doğrultusunda, dini grupların sosyal ve siyasi hayat üzerindeki etkisi sınırlandırılmıştır.
  • Kılık Kıyafet İnkılabı (1925): Batı ile uyumlu bir toplum yapısı oluşturmak amacıyla, kıyafetler konusunda değişiklikler yapılmıştır. Şapka Kanunu ile fes yerine şapka giyilmesi zorunlu hale getirilmiş ve bu reform, Türkiye'nin modernleşme çabasının bir göstergesi olmuştur. Ayrıca, kamu kurumlarında modern kıyafetlerin benimsenmesi teşvik edilmiştir.
  • Soyadı Kanunu (1934): Osmanlı döneminde insanların soyadı yerine lakaplarla anılması yerine, Soyadı Kanunu ile her bireyin bir soyadı alması zorunlu hale getirilmiştir. Bu düzenleme, toplumda aile yapısını güçlendirmiş ve resmi işlemlerde düzenin sağlanmasına katkı sağlamıştır. Atatürk'e de bu süreçte “Atatürk” soyadı verilmiştir.
  • Takvim, Saat ve Ölçü Birimlerinin Değiştirilmesi: Osmanlı'da kullanılan Hicri takvim, alaturka saat ve eski ölçü birimleri yerine Batı'da kullanılan Miladi takvim, uluslararası saat sistemi ve metrik ölçü birimleri benimsenmiştir. Bu reformlar, Türkiye'nin Batı ile entegrasyonunu hızlandırmış ve ticari, bilimsel ve sosyal ilişkilerde kolaylık sağlamıştır.
  • Medeni Kanun'un Kabulü (1926): İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak hazırlanan Türk Medeni Kanunu, kadın ve erkeğin haklarını eşit bir zemine oturtmuş ve aile hukukunu düzenlemiştir. Bu kanunla birlikte, tek eşlilik zorunlu hale gelmiş, kadınlar miras ve boşanma konularında erkeklerle eşit haklara sahip olmuştur. Ayrıca dini nikahın yerini resmi nikah almıştır.

Kadınlara Siyasi Alanda Verilen Haklar

Atatürk Dönemi’nde yapılan reformlarla birlikte kadınlar, siyasi alanda önemli haklar elde etmiştir. 1930 yılında Belediye seçimlerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiş, 1934 yılında ise kadınlar milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur. Bu haklar, Türk kadınının toplumsal ve siyasi hayatta aktif bir rol üstlenmesini sağlamış ve Türkiye, kadınlara bu hakları tanıyan ilk ülkelerden biri olmuştur.



FARKLI ÖĞRENME ETKİNLİKLERİ

FARKLI ÖĞRENME ETKİNLİKLERİ

11.Sınıf Tarih, 2. Ünite ile İlgili Etkinlikler






11. SEÇMELİ TARİH, 2.ÜNİTE: (TÜRKLERDE TOPLUM YAPISI) DERS NOTUNU AŞAĞIDAKİ LİNKTEN İNDİREBİLİRSİNİZ.



Yorum Gönder

0 Yorumlar